Tapu iptali davasına bakan mahkemece öncelikle taraf teşkilinin denetlenmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek taraflara delillerini bildirmeleri için süre verilip yerel bilirkişilerin ayrı ayrı taşınmaz başında dinlenilerek ve tanık beyanları arasındaki çelişkiler ortadan kaldırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili denetlenmeden ve taraf tanıkları dinlenilmeden karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Zilyetliğin maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi ve tanık dâhil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gibi ölü kişi adına da iptal ve tescile karar verilemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın, Eğrigöz Beldesi Cumhuriyet Mahallesi idari sınırları içerisinde kaldığı, bu nedenle, mahkemece, nizalı taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığının ve teknik bilirkişinin krokisinde A harfi ile gösterilen kısmın nizalı 420 ada 111 parsel sayılı taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığının araştırılmasının, ifrazı mümkün ise şimdiki gibi iptal ve ayrı parsel numarası ile davacının adına tapuya tesciline, mümkün olmadığı taktirde paylı mülkiyet şeklinde iptal ve tescile karar verilmesinin gerekeceği-
Taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam olunmaması gerekeceği-
Davacı vekilinin, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil isteğinde bulunduğu, bu tür yerlerin davacı adına tesciline karar verilmesi için, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki koşulların yanında, aynı kanunun 17. maddesindeki tüm olumlu ve olumsuz koşulların da davacı lehine gerçekleşmesinin gerekeceği, anılan kanun maddesinde il, ilçe ve kasaba imar planı kapsamında kalan yerlerin imar ihya yoluyla edinilmesinin yasaklandığı-
Taşınmazın, dava dilekçesi ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakıldığına göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulünün gerekeceği, bu nedenle imar ve ihya koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılmasının zorunlu olduğu, bir yerin imar ve ihya yoluyla edinilebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17/son maddesi uyarınca imar planları kapsamına alındığı tarihe kadar imar ve ihyanın tamamlanmış olmasının gerekeceği-
Kural olarak; kadim yolların ve kapanmamış yolların zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, ancak, kadastroda yol olarak belirlenen yerler ile kapanmış yolların koşulları oluştuğu taktirde zilyetlikle kazanılmasının olanaklı olduğu, bundan ayrı, ıslah yoluyla davanın tarafının değiştirilmesinin kural olarak mümkün olmadığı, ancak, TMK.nun 713/1. maddesine dayalı tescil davalarında, aynı kanunun 713/3. maddesi uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişiliği yasal hasım olduğundan ve bu tür davalar kamusal yönü ağırlıklı davalardan olması nedeniyle istisnai olarak ıslah yoluyla her zaman doğru hasıma davanın yöneltilmesinin mümkün olabileceği, hatta davada taraf gösterilmese dahi sonradan davanın bunlara yöneltilmesinin ve taraf teşkilinin sağlanmasının mümkün olduğu-
Ölü kişi adına tespite karar verilemeyeceği gibi dava tarihinde ölü bulunan kişiye karşı dava da açılamayacağı, ölü kişi adına tespite ilişkin 3402 Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi hükmünün genel mahkemelerde uygulama yerinin de bulunmadığı, davacının ölümünden sonra mirasçılık belgesinde adları geçen mirasçıları vekaletname vermek suretiyle davada taraf durumunu aldıklarına göre, davacı H. Dalgıç mirasçıları adına mirasçılık belgesinde yazılı miras payları oranında tapuya tescile karar verilmesi gerekirken kanuna aykırı, şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde H. Dalgıç adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Dava kadastrodan önceki hukuki sebebe dayalı olarak 3402 sayılı Kanun’un 14 ve TMK.nun 713/1 maddesi gereğince açılan tapu iptal ve tescili davası olup, davacılar 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesinde açıklanan 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açtıklarına göre, iddia ve savunma doğrultusunda deliller toplanarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-