Davacı tarafından dava konusu taşınmazın bir kısmının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili talep edildiği halde mahkemece, davacı vekilinin kısmen iptal ve tescil talep ettiği yer açıklattırılıp, kroki üzerinde gösterilmeden taşınmazın tamamının tapusunun iptaline karar verilmiştir. Taleple bağlılık ilkesi aşılarak istekten fazlasına hükmedilmesi HMK. 26. maddesine aykırı düşer. Hâkim iddia ve savunmayla bağlı olup, ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez. İddia ve savunma çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı tarafa delil ve tanık listesi sunmak üzere süre ve imkân tanınmamış, keşif ara kararı da usulüne uygun olarak oluşturulmamıştır. Bu usuli işlemler tam olarak uygulanmadan oluşturulan kararın hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Tereke adına bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açılması halinde, taraf teşkilinin yargılama sırasında tamamlanmasının ve sağlanmasının mümkün olduğu, eldeki davada ise, davacılar tapu kaydının iptali ile kök murisin mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılar ve diğer mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istediğine göre, kök muris Müderis Dede’nin diğer mirasçılarının davaya karşı olurlarının alınması veya TMK. nun 640. maddesi gereğince terekeye temsilci atanması suretiyle taraf teşkilinin sağlanmasının ve davanın bu şekilde yürütülmesinin mümkün ve gerekli olduğu, taraf teşkilinin sağlanmasının, kamu düzenine ilişkin olup, yargılama ve kanun yolları aşamalarında her zaman kendiliğinden göz önünde tutulacağı-
Kadastro Kanunları TMK.’nun öngördüğü biçimde sicil oluşturulmasını hedefleyen süresi ile sınırlı, geçici zilyetliğe özel önem ve değer vermek suretiyle tasfiyeyi amaçlayan özel kanunlardır. Bu nedenle kadastro kanunlarında medeni kanun gibi temel kanunlara aykırı hükümlere yer verilmesi gerekmiştir. Tapu dışı satıma değer verilmesine ilişkin hüküm bunlardan birisidir. Tapu dışı satıma değer verilmemesi halinde tasfiyenin yapılması ve eylemli duruma paralel yasal sicillerinin oluşturulması mümkün değildir. Mahkemece dava konusu olayda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinde öngörülen tapu dışı satım şartlarının ve 10 yıllık çekişmesiz-aralıksız ve malik sıfatı ile zilyetliğin gerçekleştiği gözetilerek tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının ise reddine karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
4721 sayılı TMK'nun 28. maddesi hükmü uyarınca ölüm ile kişilik son bulacağından ölü kişi adına sicil oluşturulmayacağı, bu tür durumlarda, bu kişilerin mirasçılık belgelerinin istenilmesinin, dava içerisindeki istek de gözönünde tutularak mirasçıları adına tescile karar verilmesinin gerekeceği-
Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesinin, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel olmadığı, ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanmasının gerekeceği, taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece yapılacak işin; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması olduğu-
Dava konusu parsel, ham toprak niteliğinde Hazine adına tescil edildiğine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde imar-ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesinin, taşınmazın zilyetlikle edinmeye elverişli yerlerden olmasının gerektiği-
Kural olarak tapu iptali ve tescil davalarında; dava kayıt malikine kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına yöneltilerek açılır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalı olarak kayıt maliki ile Hazine ve gösterilmiştir. TMK.’nun 713/2 fıkrası gereğince açılan davalarda Hazine, TMK.’nun 501. maddesi uyarınca son mirasçı sıfatı ile hasım gösterilmektedir. Kayıt malikinin ölü olduğu, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Yine TMK.’nun 713/2. maddesinde belirtilen hukuki sebeplerden birine dayanılarak açılan davalarda, bu tür davaların niteliği ve özelliği gereği husumetin yargılama sırasında tamamlanması mümkündür. Ancak mahkemece, bu eksiklik yargılama sırasında yerine getirilmemiş ve davada taraf teşkili sağlanmamıştır. Kayıt maliki veya mirasçılarına tebligat yapılmadan davanın esası hakkında karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
