Dava konusu tasarruf, takip konusu borçtan önce yapıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi'ne karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali da davasında, alacağının gerçek olduğunu ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğu- Davalı üçüncü kişiler "gerçekte olmayan bir alacak için senet düzenlendiğini" savunmuş olup borçluya ait şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de "davacı ile bir ticari ilişkiye rastlanmadığının" tesbit edildiği, borç kaynağı bonolarda "senetlerin 'malen' veya 'nakten' verildiğine" ilişkin bir açıklamanın yer amadığı, davacı vekili, "müvekkilinin, borçlunun ortağı olduğu şirketlere yatırım desteği sağlamak konusunda borçluyla protokol akdedildiğini, bu protokol gereğince; müvekkilinin finansman sağlayacağını, borçlunun da müvekkile bunun karşılığında hisse devredecek veyahut da kar payı vereceğini, bu protokoldeki yükümlülüklerine ilişkin olarak da yatırımlar karşılığında borçlu senetleri tanzim ederek müvekkile verdiğini" belirtmişse de, anonim ve limited şirketlerde hisse devri belirli bir şekle tabi olmasına karşın, davacı vekilinin iddialarını ispatlayıcı yönde dosyaya bir bilgi ve belge sunmadığı, yurtdışında yaşayan davacının borçluya verildiği iddia edilen toplam 7.500.000,00 USD gibi büyük paranın yurt dışından ne şekilde transfer edildiğine ve borçluya verildiğine ilişkin bir belge sunmadığı uyuşmazlıkta, alacağının gerçekliğini ispat yükü altındaki davacının bunu yerine getirmediği ve davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava, dava şartı yokluğundan reddedildiğine göre; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince davalı vekilleri lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dosya içeriğine göre; davacı talebinin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik olduğu, çoğun içinde az da vardır kuralı gereği ihtiyati tedbir talebi içinde ihtiyati haciz talebi de olduğu ve İİK'nun 257 ve devamı maddeleri ile İİK'nun 281. maddesindeki şartların oluştuğu anlaşıldığından; Davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi gerekeceği-
İİK 277 vdna göre açılan tasarrufun iptali davasında .borçlu hakkında kesinleşmiş bir takibin olması ve bu takibin yargılamanın devamı boyunca varlığını devam ettirmesi gerektiği- Borçlunun finansal kiralama ile kiraladığı makineler üzerine iştirak haczi konulduğundan ve bu hacizle ilgili olarak, istihkak iddiası yok ya da reddedilmiş ise davacı-alacaklı bu makineler üzerinde haczi nedeni ile satış isteme yetkisi olacağından, davacı alacaklının bu makineler yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Borçlu tarafından 198.000 metre kumaşın davalı şirkete devrinin iş yerinin önemli bir kısmının devri olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu-  Davalı borçlu ile anılan üçüncü kişi şirket arasında önceye dayalı ve borçluya ait kumaşların üçüncü kişi tarafından boyanması dahil olmak üzere bir ticari ilişki olduğu, üçüncü kişi şirketin ...tarihi itibari ile borçlu şirketten alacaklı olduğu uyuşmazlıkta, dava konusu kumaşlar, borçlunun bir başka alacaklısının, yaptığı hacizde üçüncü kişi elinde haczedildiğinden, kumaşlar üzerinde borçlu şirketin etiketinin olduğu tesbit edilmişse de, bu kumaşların hangi gerekçe ile orada bulunduğu netleşmediğinden ve davacı alacaklının alacağa mahsuben üçüncü kişinin elinde bulunduğu iddiası davalı şirket A.Ş tarafından kabul edilmediğinden (mahkemece böyle bir tespit de yapılmadığından, mahkemece dava konusu kumaşların üçüncü kişi elinde bulunma sebebi beyan ve gerekirse ticari defterler üzerinde yapılacak araştırma ile tespit edilerek, borçludan üçüncü kişiye yapılmış bir devir niteliğinde ise, bu kez kumaşın devir tarihindeki değeri ve borçlunun o tarihteki aktif sermayesinin ne olduğu belirlenerek, oranlamak sureti ile borçlunun ticari emtiasının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması ve emtianın önemli bin kısmının devri niteliğinde değilse ve alacağa mahsuben yapılmış bir devirse, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki iştigal konuları dikkate alındığında, bunun mutad ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği-
Dosyanın içeriğine, toplanan delillere ve davanın niteliğine göre eldeki davaya konu istemde ihtiyati tedbir yerine ihtiyati haciz kararı verilebileceği, mahkemece 03/10/2022 tarihli ara kararı ile ihtiyati hacze göre daha kapsamlı nitelikte olan ihtiyati tedbire hükmedildiği gözetildiğinde ve istinafa gelenin sıfatı ve istinaf sebebiyle sınırlı olarak yapılan incelemede, ara kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerinin gerekçeli kararlarında, 16.01.2013 tarihinde yatırılan 100,00 TL tutarındaki satış avansının yeterli olduğu belirtilmiş ise de; söz konusu avans tarihinin 18.01.2012 olduğu görülmekle birlikte, bu avansın, şikayete konu taşınmazlara henüz haciz konulmadan önce yatırılması ve dosyada 10.01.2012 ve 11.01.2012 tarihli başkaca taşınmaz hacizleri de bulunması nedeniyle, şikayete konu taşınmazlara ilişkin olduğunun kabulünün mümkün olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin, taşınmazların, tasarrufun iptali kararı gereğince cebri icraya konu edilmesi nedeniyle İİK’nın 106 ve 110. maddelerinin uygulanamayacağına dair gerekçesinin; İİK'nın 283/1. maddesine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklının tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde edeceği, İİK'nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceği tabi olduğundan ve söz konusu yetkiyle konulan haczin de ayakta kalması için, İİK’ya göre süresi içerisinde satış talep edilip avansının yatırılması gerektiğinden, yerinde bulunmadığı-
4. HD. 09.05.2023 T. E: 3698, K: 6168
İlk derece mahkemesince, davanın niteliği, talep, İİK 277 vd. maddelerindeki düzenlemeler gözetilerek, tasarrufa konu taşınmaz üzerine teminat karşılında alacağa yeter miktarda ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesinde usule aykırılık bulunmamakta ise de, ihtiyati haciz kararının uygulanmaması nedeni ile yeniden yapılan talep üzerine verilen ihtiyati haciz kararında alacak miktarı gösterilmeden ihtiyati haciz talebinin kabulüne şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talep edilen alacak miktarını karşılar şekilde tasarrufa konu taşınmazların tapu kaydı üzerine İİK 281/2 maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesinin isabetli olacağı-
"492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasa'nın 13 ve 35. maddelerine aykırı bulunup Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olduğundan, mahkemelere, hakimlere, C. savcılarına ve icra ve iflas dairelerine herhangi bir sebeple teslim edilen özel hukuk kişilerine ait paraların nemalarının (faiz, ikramiye vesair menfaatlerinin) Devlet'e ait olamayacağı, bu paraların hak sahibi olan alacaklılara neması ile birlikte ödenmesi gerekeceğine" ilişkin Anayasa Mahkemesi Kararı-