Vergi cezalarının iptali halinde,  tasarrufun iptali davasının esasına dair bir karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi isabetli olup idare aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının davalısı konumundaki şikayetçi hakkındaki ihtiyati haciz kararının asıl takibin başlatıldığı icra dosyasında tatbik edilmesi nedeni ile teminat karşılığında ihtiyati hacizlerin kaldırılması isteminin icra mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddesi gereği dava şartlarından olduğundan yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekeceği- Dava açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, TBK.19. (BK.18) maddesinden kaynaklanmakta olduğu, bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeksizin aile mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığın esastan incelenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.03.2005 gün, 2005/15-100-119 Sayılı kararına göre, borçlunun hacze kabil malının bulunmaması halinde durumu tespit eden haciz zaptının, geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edildiği- Dava şartlarının, davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar aynen bulunması temel bir kural olduğu, hâkimin davanın başında dava şartlarının mevcut bulunup bulunmadığını kendiliğinden (re'sen) araştırmak zorunda olduğu, bir dava şartının bulunmadığını tespit etmesi halinde işin esasına girmeden davayı usul yönünden reddetmesi gerektiği, ancak bu yön ihmal edilmiş ve işin esasına girilmiş olması halinde, dava görülmekte iken başlangıçta noksan bulunan dava şartı da gerçekleşmiş ise artık davanın, usulden reddedilmeyip esastan tetkikle çözüme ulaştırılması gerektiği-
Dava şartlarının, davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar aynen bulunması temel bir kural olduğu, hâkimin davanın başında dava şartlarının mevcut bulunup bulunmadığını kendiliğinden (re'sen) araştırmak zorunda olduğu, bir dava şartının bulunmadığını tesbit etmesi halinde işin esasına girmeden davayı usul yönünden red etmesi gerektiği, ancak bu yön ihmal edilmiş ve işin esasına girilmiş olması halinde, dava görülmekte iken başlangıçta noksan bulunan dava şartı da gerçekleşmiş ise artık davanın, usulden red edilmeyip esastan tetkikle çözüme ulaştırılması gerektiği-
Davanın İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış ve tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- İptal davasından maksadın İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmek olduğu; bu davanın ön koşulunun ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunmadığı- Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Somut olayda, davalılara yapılan satışlarda misli fark olmadığı gibi davalı alıcıların borçluların durumlarını bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanamadığı, aynı tasarruflara ilişkin başka alacaklılar tarafından açılan ve Yargıtay incelenmesinden geçen davaların eldeki bu dava için kesin hüküm oluşturmasa da güçlü delil niteliğinde bulunduğu-
İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen, davada üçüncü kişinin "dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında" bedelle sorumlu tutulması gerektiği- Davacının yargılama sırasında vefat ettiği, davacı vekili tarafından da veraset ilamına göre mirasçıların dosyaya dahil edilmesi talep edilerek vekaletnamelerinin dosyaya ibraz edildiği, mahkemece de bu durumun kabul edildiği anlaşıldığından, mahkemece taraf teşkilini sağlayarak hükme mirasçıların da adının yazılması gerektiği-
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının gerektiği, somut olayda, mahkemece İİK'nın 277 ve devamı maddelerinin her bir tasarruf için nasıl değerlendirildiği, ne gerekçe ile karar verildiği açık ve anlaşılır olmadığı gibi kararın denetime de elverişli olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun doğum tarihinin iptali istenen tasarruftan öncesine ait olması gerektiği- Borcun doğumundan önce yapılan tasarruflar iptal davasına konu olmayacağı- İptal davası açılabilmesi icin alacaklının alacağını kısmen veya tamamen alamamış olması gerekir. Borçlunun haczedilebilecek veya haczedilmiş malları var ve bunların bedeli alacaklının alacağını ödemeye yetmekte ise, alacaklının, borçlunun üçüncü kişilerle yapmış olduğu tasarrufların iptalini dava etmekte hiçbir hukuki yararı bulunmadığı- Alacaklının bunu ancak aciz belgesi ile ispat edebileceği; işte bu nedenle, aciz belgesi, iptal davası için özel bir dava şartıdır ve mahkeme, davacının aciz belgesine sahip olup olmadığını kendiliğinden gözeteceği- Belirtmek gerekir ki, iptali davası açısından dava şartı olduğu kabul edilen aciz belgesinin alınmış olması tek başına yeterli olmayıp; halen geçerliliğini de yitirmemiş olması gerekeceği- Bu itibarla, aciz belgesi icra mahkemesi tarafından iptal edilmişse veya ödeme emri iptal edilerek haciz kaldırılmışsa, aciz belgesi geçersiz hale geleceğinden iptal davasının açılması için gerekli bir şartın gerçekleşmemiş olacağı-
İstinaf açısından uyuşmazlığın HMK'nın 114/c maddesi gereğince mahkemenin görevsizliğine taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplandığı- Mahkemece görevsizlik kararı verilebilmesi için dilekçe teatisi aşmasının tamamlanmasının zorunlu olduğu, bu nedenle; dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmeden ve dilekçe teatisi aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-