İhtiyati haczin, nitelikçe geçici bir hukuki koruma tedbiri olduğu (HMK 406/2)- Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacının, yargı organları önünde hak arayan kişilerin nihai olarak elde etmeyi umdukları haklarına erişimi kolaylaştırmak olduğu- Bu amacın gerçekleşmesi için, elde edilmesi umulan hakların ya da onların konularının ortadan kalkması, yok olması, değiştirilmesi gibi olasılıkların bertaraf edilmesi gerektiği- Elde edilmesi umulan hakka kavuşulmasını kolaylaştırıcı tedbirler hak arama özgürlüğünü, adil yargılama hakkını ve hukuk devleti ilkesini de yakından ilgilendirdiği (İHAS 6, 2709 sayılı T.C Anayasası 36, HMK 33)- İhtiyati haciz istekleri değerlendirilirken geçici hukuki koruma tedbirlerinin açıklanan bu amacının gözden uzak tutulmaması gerektiği- İhtiyati haczin asıl olarak İİK'nun 257 - 268. maddeleri arasında düzenlendiği- Tasarrufun iptali davalarına ilişkin olarak ise İİK'nun 281/2 madde ve fıkrasında daha özel bir düzenleme yapıldığı- Buna göre hakimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği- Teminatın lüzum ve miktarının mahkemece tayin ve takdir olunacağı- Bu düzenlemede ihtiyati haciz için aranması gereken bazı koşulların tasarrufun iptali davalarına özgü olarak yumuşatıldığı- Örneğin İİK'nın 259. Maddesine göre ihtiyati hacizlerde teminat yatırılmasının mecburi olduğu- Sadece alacak bir ilama müstenit ise yada ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenit ise mahkemenin teminata lüzum olup olmadığını takdir edeceği- Oysa ki İİK'nın 281/2 madde ve fıkrasında böyle bir koşul aranmaksızın teminat alınmadan da ihtiyati haciz kararı verilebileceği- İhtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların gerçekleşmesinin beklenmesi dava ile elde edilecek sonuçların alınamamasına yol açabileceğinden ihtiyati haciz için bir davanın esastan hallini gerektirecek ölçüde kanıt ve belge aranmayacağı- Aksi taktirde ihtiyati haciz kurumundan beklenen amacın hasıl olmayacağı-
Borçlu iflas etmiş ise, iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, kesinleşmiş olması halinde ise davacının tasarrufun iptali davasını takip edebilmesi için iflas idaresinden yetki alması gerektiği (İİK. 245), yetki aldığı takdirde eldeki davayı takip edebileceği, aksi halde davanın iflas idaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği-
Açılmış olan tasarrufun iptali davası sırasında mahkemece alacaklının talebi üzerine davalının araçları hakkında verilmiş olan ihtiyati haciz kararının, 'araç kayıtları üzerine yakalama şerhi işlenerek" uygulanmasının mümkün olmayacağı-
Tasarrufun iptali davalarında uygulanacak olan ihtiyati haczin davacının alacağına kavuşması için getirildiği, tasarrufun iptali davasında dava konusu üzerinde ihtiyati haciz kararı verileceği, dava konusu olmayan mal varlığı hakkında ihtiyati haciz konulmasının talep edildiği gerekçesiyle ihtiyati haciz kararı verilmeyeceği-
İİK. 281/II uyarınca açılan tasarrufun iptali davası sırasında verilen ihtiyati haciz kararının, taşınmazın tapu kaydı üzerine işleneceği, bunun dışında İİK.'nun 92. maddesinin de uygulanarak, taşınmazda bulunan kiracıya 'kira paralarını icra dosyasına yatırmasına' dair haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği-
Tapuda yazan miktar ödenmiş kabul edileceğinden bedel farkı olmayan satışla ilgili olarak ödeme belgesi ibrazının zorunlu değilse de, davalı borçlu ve üçüncü kişinin bacanak olduğundan, üçüncü kişinin İİK 280/1 kapsamında borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmesi mümkün şahıslardan olduğu ve bu nedenle, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği; bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği- İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği; bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu- Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmelerinin gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının kendine özgü dava şartlarından biri olan "alacaklının kesin veya geçici aciz vesikasına haiz olması"nın İİK'nın 277. maddesinin 1/1. bendinde düzenleme altına alındığı, ancak bunun dışında öğretide ve Yargıtay kararlarında benimsenen özel dava şartlarının da bulunduğu; bu özel şartları, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2013 gün ve 2013/17-224 E., 2013/1478 K.sayılı kararı ile 30.03.2016 gün ve 2014/17-843 E., 2016/433 K. sayılı kararlarında da belirtildiği gibi davacının gerçek bir alacağının olması, borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olacağı- Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerektiği- Dava şartlarının, davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar aynen bulunması temel bir kural olduğu, hâkimin davanın başında dava şartlarının mevcut bulunup bulunmadığını kendiliğinden (re'sen) araştırmak zorunda olduğu, bir dava şartının bulunmadığını tesbit etmesi halinde işin esasına girmeden davayı usul yönünden red etmesi gerektiği, ancak bu yön ihmal edilmiş ve işin esasına girilmiş olması halinde, dava görülmekte iken başlangıçta noksan bulunan dava şartı da gerçekleşmiş ise artık davanın, usulden reddedilmeyip esastan tetkikle çözüme ulaştırılması gerektiği-
Takibin dayandığı muvazaalı senedin ve bu senede istinaden yapılan icra takibinin iptali istemi-Dosya kapsamında toplanan delillere göre; ... İcra Müdürlüğünün 2015/1237 esas sayılı icra dosyasına dayanak gösterilen senedin keşidecisi olan davalı M. E.'un diğer davalı S. E.'un babası olduğu, senedin tanzim tarihi olan 25/12/2013 tarihinde davalı S. E.'un 16 yaşlarında olduğu ve tarafların aralarında gerçek bir hukuki ilişkinin olmadığı, senedin düzenlenme, vade ve takip tarihleri dikkate alındığında davalı taraflar arasında gerçek bir hukuki ilişkinin varlığının davalılarca ispatının gerektiği anlaşılmış, bu yön gözetilmeyerek davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiği-
İİK'nın 277 ve devamı maddeleriyle iptal davalarının düzenlendiği- İİK'nın 281/2 maddesi ile alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verilebileceği teminatın lüzum ve miktarının mahkemece takdir ve tayin edileceğini düzenlendiği- Bir para alacağının  korunması için ihtiyati  tedbir yoluna değil, ihtiyati  haciz yoluna  başvurabileceği- Davanın niteliği gözetilerek ihtiyati haciz kararı verilmesi ve teminat alınması, ihtiyati tedbir talebinin ise reddedilmesin de usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-