Davanın, İİK 277 vd. maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davası olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği-Bu ön şartların bulunması halinde İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği-
Yerel mahkemece yapılan tasarrufun iptali davasının yargılama sırasında hisse senetlerinin gerçek değerinin belirlenmesi yönünde bir işlem yapılmamış ise de, istinaf yargılaması sırasında icra takip dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında dava konu hisse senetlerinin değeri belirlenmiş olup takip dosyası alacağı gözetildiğinde, her ne kadar hisse devrinin gerçekleştiği 2015 yılı itibari ile hisse değeri belirlenmemiş ise de, 2018 yılı değerleri dikkate alındığında, dava değeri kesinlik sınırında olmadığından Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının bozularak temyiz incelemesinin yapılmasının uygun görüldüğü- Harçlar ile ilgili düzenlemeler emredici nitelikte ve kamu düzeni ile ilgili olarak yapılmış olduğundan görevi gereği mahkemeler ve temyiz halinde Yargıtay tarafından da kendiliğinden gözetileceği- Mahkemece, dava konusu hisse senetlerinin devir tarihindeki gerçek değerleri tespit edilerek, ihtiyari dava arkadaşı davalıların herbiri yönünden karşılaştırma yapılmak sureti ile belirlenecek dava değeri üzerinden nispi karar ve ilam harcının 1/4'ü peşin nispi harç tamamlatılmadan, yargılamaya devam edilerek işin esasının incelenip, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
İtirazın iptalinin kabulüne ilişkin kararın henüz kesinleşmemiş olması halinde, anılan davanın, tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında istinaf incelemesinin HMK'nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf eden taraf sıfatı ile istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olarak yapılabileceği-
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal ya da hakkın dava konusu olması gerektiği- Mahkemece HMK 389. maddesine göre, ihtiyati tedbirin ancak dava konusu edilen şeyler üzerine konulabilmesi nedeniyle, yerinde olmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesine ilişkin ara kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK'nın 298. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu HMK'nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesinin asıl olduğu-Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren yasa yolu açık olan son kararlardan olduğu-Bu kararla, mahkemenin davadan elini çektiği ve davayı sona erdirmiş olduğu-Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu işin, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte yazılmasından ibaret olduğu-Artık bu karardan dönme olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişi, davacının alacağının gerçek bir alacak borç ilişkisine dayanmadığını iddia ettiği takdirde, davacı-alacaklının bu durumda alacaklı olduğunu ispat etmesi gerekeceği- Gerçekten de, bir hukuki ilişkide, en mantıklı olan, hukuki ilişkinin taraflarının o hukuki ilişkinin varlığını veya yokluğunu ispatlamaya çalışması olduğu- Özellikle muvazaa iddiasına dayalı davalarda gerçek bir alacak ilişkisinin olmadığını iddia eden ve o hukuki ilişkiye yabancı olan tarafın elinde, doğal olarak, alacağın varlığını veya yokluğunu ispata yönelik olarak belgeler bulunmayabileceği- Yargıtay, birbirini doğrulayan başkaca belgeler yoluyla alacağın varlığının ispat edilmesi gerektiğine vurgu yaptığı- Özellikle tarafların tacir olması durumunda, bu bononun veya çekin verilmesine dayanak teşkil eden hukuki ilişkinin varlığının ticari defterlerde de yer alması gerektiğini belirtmiş olduğu- İspat yükü kendisinde olan davacı – alacaklının; alacağının varlığını ve miktarını usulüne uygun ve birbirini doğrulayan, sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan delillerle ispat etmesi gerekeceği-
İhtiyati hacİzin, İİK’nın 257. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, bir para alacağının zamanında ödenmesini temin etmek için mahkeme kararı ile borçlunun mal varlığına geçici olarak el konulması hali olduğu- Tasarrufun iptali davasında ise; Yasa’nın öngördüğü yolun, iptale tâbi tasarrufun konusunu teşkil eden mal üzerine ihtiyati haciz konulması olduğu (İİK.m.281/II ve 257 vd.)- Dosyadaki mevcut delil durumu davalılar arasındaki akrabalık ilişkisi birlikte değerlendirildiğinde davalı adına kayıtlı araç üzerine ihtiyati haciz konulmuş olmasında herhangi bir yanlışlık olmadığı-
Davacının ihtiyati haciz talebinin kabul edilmiş olması dikkate alındığında davacı tarafından istinaf başvurusu yapılabilecek bir karar bulunmadığı- Zira ihtiyati haciz talebi red edilmemiş, tümü ile kabul edilmiş olduğu; bu kabul kararına karşı ancak davalının kararın yokluğunda verilmiş olması nedeni ile mahkemesine itiraz etmesi bu itiraz üzerine mahkemenin 'itirazın reddine' karar vermesi halinde, davalın bu red kararına karşı istinaf başvurusu yapma hakkı bulunduğu- Bu itibarla mahkemesince verilen İhtiyati haciz kabul kararında belirtilen hüküm fıkrasının 4 nolu bendindeki ara kararının bizatihi istinaf yoluna başvurulabilecek bir karar olmadığı-
Öncelikle, davacı vekiline davanın aydınlatılması kapsamında tasarrufun iptali taleplerinin hangi nedene dayalı olduğunun açıklattırılması; yani, İİK'nın 277.vd maddelerine mi dayalı yoksa TBK 19.maddesine mi dayalı ve yahut da terditli biçimde mi tasarrufun iptali istemleri olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekeceği-