İhtiyati haciz kararlarının esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu, diğer bir anlatımla ihtiyati haczin, 'devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için, davalının mallarına geçici olarak el konulması' olduğu, bu sebeple ilk derece mahkemesinin ret kararı yerinde görülmeyerek davaya esas takip değeri olan 39.263,91-TL üzerinden %10 teminatla ihtiyati haciz kararı verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu A.. hakkında yürütülen İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... sayılı icra takibine ilişkin dosya kapsamına, genel kredi sözleşmesi içeriğinden anlaşılan borcun doğumuna, takip başlangıcı ile dava konusu taşınmaza ilişkin tasarruf tarihi itibarıyla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine, bu tür geçici hukukî korumalara ilişkin kararların nitelikleri ve öngörülen amaç itibarıyla dosya üzerinden ve taraflarca sunulan tüm kanıtlar sunulmaksızın verilmesinin kanunun amacına aykırı olmamasına göre, tasarruf işlemine konu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz kararı konulmasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
İhtiyati haciz kararlarının esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu; diğer bir anlatımla ihtiyati haczin, devam etmekte olan dava sonunda davacının alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu- Dava konusu uyuşmazlıkta, davalılar arasındaki devir tarihlerini gösterir tapu kayıtları, kredi kartı ihtarnamesi ve icra takibi dikkate alındığında iptali talep edilen taşınmazların üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği kanaatiyle talebin kabulü gerekirken reddedilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının amacı alacaklıların para alacaklarına kavuşmalarını sağlamaktadır. Davanın konusu tasarruflara konu taşınır ya da taşınmazlar değildir. Bunlar üzerinde mülkiyet değişikliği gibi bir amaç güdülmemektedir. Bu taşınır ya da taşınmazların cebri icrayla satılması ve alacaklıların alacaklarına kavuşması hedeflenmektedir. Yani bu davaların konusu da para alacaklarıdır. Bundan dolayıdır ki İİK'nın 281. maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörülmüştür. Buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır. Zira bunu beklemek dava ile elde edilecek sonuçların gerçekleşmesine engel teşkil edebilmektedir. İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınması da zorunlu değildir. Teminat alınıp alınmayacağını da mahkeme takdir edecektir. Davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3. kişinin malvarlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece tayin ve takdir olunur.
İİK'in 281/2. maddesinde, tasarrufun iptali davalarına özgü özel bir ihtiyati haciz düzenlemesinin yer aldığı, bu maddeye göre hakimin iptale tabi tasarrufun konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğinin hüküm altına alınmış olduğu; İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınması da zorunlu olmadığı; teminat alınıp alınmayacağını da mahkemenin takdir edeceği; şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği-
Davalı tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin İİK 265. Maddesinde belirtilen sebeplerden olmamasına , tasarrufun iptali davasının ön koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun mahkemece yapılacak yargılamada sırasında değerlendirilmesi gereken hususlardan olup, davanın esasını ilgilendirmesine, İİK 281/2 ve devamı maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının somut olayda bulunduğuna göre, dosya kapsamına, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara, yasal gerektirici nedenlere özellikle taşınmazın devir tarihlerine göre mahkemesince ihtiyati haciz kabul kararına yönelik olarak yapılan 'itirazın reddine ilişkin' kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece "dava konusu bu satışlardan sonra davalı borçlunun davalı üçüncü kişiye başka bir otomobil ve başka bir gayrimenkul daha sattığı" belirtilmişse de, bu husus hem davalılar tarafından kabul edilmemiş, hem de bu hususa ilişkin dosyada bir delil olmadığı anlaşıldığından, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu ile yakınlık ve tanışık olduğu ya da 6183 s. K. mad. 30 gereğince "borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu" da ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, dava değerin, takip konusu alacak miktarı ile iptaline karar verilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer olduğu-
Kanun yoluna başvuru imkanını düzenleyen HMK'nun 394/5. madde gerekçesinde de belirtildiği gibi ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra, mevcut olan durum ve koşulların dava sırasında birden fazla değişmesinin mümkün olabildiği ve her seferinde itiraz edilebildiği, her itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yoluna başvurulması, ihtiyati tedbir kararlarına karşı başvurulması öngörülen istinaf yolundan beklenen amacın tam tersine bir sonuç doğuracağı- Durum ve koşulların değişmesi sebebiyle yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı ancak esas hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabileceğinden, ihtiyati haciz veya tedbir kararının kesinleşmesinden sonra ihtiyati haczin ve ihtiyati tedbirin kaldırılması talebine ilişkin verilen kararlara yönelik istinaf yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, bu kapsamdaki kararlar ara karar niteliğinde olup esas hükümle birlikte istinafının kabil olduğu-
Davanın tasarrufun iptali davası olduğuna, yaklaşık ispatın ortaya konulduğuna, İİK’nın 281/II fıkrası hükmüne göre hâkimin iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğine, somut olayda da iptali istenen tasarruf için açılmış olan işbu tasarrufun iptali davasında, alacaklının davasının kabulü halinde alacağına kavuşmasını tehlikeye düşürmemeye yönelik olarak ihtiyati haciz kararı verildiğine, aciz hali ve esasa ilişkin itirazların İİK'nın 265. maddesinde öngörülen itiraz nedenlerinden olmadığına göre davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde olmadığı-