İflas erteleme sürecinde yapılan alacağın temlikine ilişkin tasarrufun iptaline dair davanın da genel mahkemelerde görüleceği-
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği (İİK.md.283/1), bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi satışın tacirler arasında yapılmasının da görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı-
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil"e ilişkin uyuşmazlıkta davanın İİK’nun 94.maddesi uyarınca alınan yetkiye dayanılarak alacağın tahsiline yönelik açılmış olması nedeniyle, İİK 277 ve devamı maddelerinin olayda kıyasen uygulanması gerektiği, dava değerinin davacının alacak tutarı ile sınırlı olacağı ve bu miktar üzerinden harç alınması gerektiği gözetilerek harç ikmali yapılmasına gerek olması gerekeceği-
İptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği ve teminatın lüzum ve miktarının mahkemece takdir ve tayin olunacağı- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece İİK'nun 281/1-2 maddesi gereğince değerlendirilme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, "ihtiyati tedbir talebinin kabulüne", "ihtiyati haciz talebinin reddine" şeklindeki kararın kendi içinde çelişkiye neden olacağı-
"Davaya konu aracın satış bedelinin 3. kişi durumundaki davalı tarafından ödendiğinin ispat edilemediği" gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, tasarrufun iptali davasında, davalının uzun yıllar çalışmış olduğu ve dava konusu aracı kendi geliriyle satın almış olabileceği açıksa, bu durumun aksinin davacı tarafından ispatlanması gerekeceği-
Basit yargılama usulünün uygulandığı istihkak davasında ve bu davaya karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasında; davacı-alacaklı tarafın ilk yenilemeden sonra duruşmaya katılmamış olması nedeni ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borcun dayanağı olan bonoda bedelin nakden ahzolunduğu bildirildiğine göre 110 milyar TL tutarındaki bir paranın hangi bankadan ödendiği, davacının bu kadar yüksek miktardaki bir parayı ödünç verebilecek ekonomik durumu olup olmadığının soruşturulması, gerektiğinde davacı ile borçlu davalının ekonomik ve mali durumlarının araştırılması ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm kanıtların birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesinin doğru bulunmadığı-
Davalı borçlunun tasarrufun iptali davası açıldıktan sonra vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edildiği, mirasçılardan üçünün kesinleşen mahkeme kararı ile murisin mirasının reddettiği anlaşılmakla, terekenin de borca batık olması nedeniyle mirasın tüm mirasçılar yönünden reddetmiş sayılacağı; bu durumda, mahkemece zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden ve reddetmiş sayıldığından konunun miras hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği ve bu durumda mahallin sulh hukuk hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemlerinin talebe bağlı işlemler olmadığı; mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-
Tasarrufun iptali davasında öncelikle davacının borçludan gerçek bir alacağının bulunması ve yapılan tasarrufun da alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik olması gerekeceği, bu nedenle davacı ile borçlu davalının mali durumlarının araştırılarak, borcun doğum tarihinde aralarında bu denli bir para alışverişinin olup olamayacağının ve borcun gerçek olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği-
Davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa da, mahkemenin diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
