Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının temlik eden bankanın halefi sıfatıyla tasarrufun iptali davasını açtığı, 4389 sayılı Bankalar Kanunu (yeni 5411 sayılı Bankalar Kanunu) gereğince görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek görevsizlik kararı verilmiş olması karşısında, taraflar arasındaki dava, Bankacılık Hukukundan yahut ticari ilişkiden değil, kredi sözleşmesinden doğan alacağa dayalı olarak davalıların mal kaçırma kastıyla hareket ettikleri iddiasına dayanan İİK. 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu tür davaların İİK mad. 281 uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden, Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevli olduğu-
Şikayete konu temliklere ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmiş olması halinde sanıklara yüklenen suçun unsurlarının oluşmuş olacağı-
Dava, tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğundan, bu tür davaların İİK.nın 281. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-
Şikayetçi alacaklının, "haczin düştüğüne" dair verilen karara karşı, icra mahkemesine yaptığı şikayetin reddedildiği, bir başka alacaklının açmış olduğu tasarrurfun iptali davasına bakan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen tedbir kararının taşınmazın satışını engel teşkil etmediği, şikayetçinin taşınmaza koymuş olduğu haczin "iki yıllık satış isteme süresi geçmiş olduğundan düştüğü" gerekçesiyle, sıra cetveline ilişkin şikayetin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
İptale tabi tasarruflar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebileceği- İhtiyati haciz isteminin kabulü için davanın tüm şartlarının oluşmasını beklemek, davacının bu davadan elde edeceği sonucu da engelleyebileceğinden, ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Şikayet olunanların açtığı tasarrufun iptali davasında konulan ihtiyati hacizlerin tasarrufun iptali davalarının kabulüne dair verilen karar üzerine kesinleştiği ve şikayetçinin alacağının İİK'nın 100. maddesindeki belgelere dayanmadığı görüldüğünden, paylaştırmanın haczi kesinleşen davalılar arasında garameten yapılmasında yasaya aykırılık olmadığı-
Bozma ilamından sonra davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada, iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş ve takip eden davacı vekilinin katıldığı oturumda da, "gider avansının verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığından ve gider avansının yatırılmasının HMK. mad. 115/2 gereğince dava şartı olduğundan açılan davanın reddine" karar verilmişse de, davanın 1086 Sayılı H.U.M.K. zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu, bozma ilamına uyularak sulh hukuk mahkemesi dosyasındaki borçlunun terekesine mümessil tayininin beklendiği anlaşıldığından mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda tereke dosyası beklenerek taraf teşkili sağlandıktan sonra iptal koşulları yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Davalı borçlunun kardeşine yaptığı tasarrufun, 6183 s. K. mad. 27, 28, 30 maddeler gereğince iptale tabi olduğu ve aynı yasanın 31. maddesi gereğince dava bedele dönüştüğünden davalı üçüncü kişinin takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değerinde tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği, bunun yerine, infazda problem yaratacak şekilde tazminata dava tarihinden itibaren faiz uygulanacak şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında, maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği-
Taşınmaz başında uzman kişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığı ile keşif yapılarak taşınmazın gerçek değerinin belirlenerek ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, taraflardan tüm delillerinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
Davaya konu edilen aracın mülkiyeti ihtilaf konusu değil ise de davaya konu edilen malın sözü edilen araç olması ve aracın tekrar elden çıkarılması halinde alacaklının alacağının tahsilinde güçlük çıkabileceği, bu durumda İİK.nun 281/2 maddesi uyarınca hakim iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği-