Tasarruf tarihinden önce doğmuş ancak sonra tarh ve tahakkuk etmiş vergi alacakları için dava açılamayacağı- İİK. mad. 280/son uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul olunduğu, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği, bu madde hükmünün kıyasen 6183 s.K. mad. 24 vd uyarınca da uygulanacağı- 6183 s. Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece resen araştırılması gerektiği- Davanın dayanağını oluşturan çeklerin tarihinin davaya konu tasarruf tarihinden önce açıksa da, çek tevdi bonosu ile ilgili davacı tarafından sunulacak deliller sorulmadığı gibi, çeklerin düzenlenmesine sebep olarak gösterilen ticari ilişkinin üzerinde de durulmadığından, davacının sahibi olduğu şirket defterlerinin ve çekle ilgili ticari ilişkinin gerektiğinde bir bilirkişi vasıtasıyla incelenmesi ve dava koşulu mevcut ise diğer iptal şartlarının incelenerek, ölen davalı açısından şufa hakkının kullanılmasında somut olayın özelliklerine göre bir muvazaa olmadığı da nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında konulan ihtiyati haciz sahibi alacaklının sıra cetveline dahil edilmesi ve ihtiyati haczi eğer kesinleşmemişse, hak sahibi olması halinde kendisine ayrılan payın ödenmeden depo edilmesi; ihtiyati haczin kesinleşmesinin, sonucuna bağlandığı davanın veya şikayetin akibetine göre, ihtiyati haciz kesinleşirse depo edilen tutarın bu alacaklıya ödenmesi; bu dava veya şikayetin reddedilmesi halinde ise sıra cetvelindeki diğer hak sahiplerine ödenmesi gerektiği- İhtiyati tedbir kararının kesinleşmesi ya da paraya çevrilmesi mümkün olmadığından, ihtiyati tedbir kararlarının sıra cetveline giremeyecekleri-
Ara kararlarının tek başına temyiz edilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararı üzerine, alacaklının talebiyle borçlu hakkında yürütülen takipte icra müdürlüğünce verilen yakalama kararının "ihtiyati haciz kararı kapsamında araç kaydı üzerine yakalama şerhi konamayacağı" belirtilerek yapılan şikayetine reddine dair verilen ara karar, icra mahkemesinin, önüne gelen şikayette dosyadan el çekmesini sağlayacak bir nihai karar olmadığından bu kararın temyiz konusu yapılamayacağı-
6183 s. AATUHK'nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların dinlenebilmesi için kamu veya kurum alacağının iptal konusu tasarruftan önce doğmuş bulunması, alacağı kesinleşmiş olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, borçlunun malı bulunmaması veya bulunan malın borcu karşılamaması, davanın, iptali istenen tasarruftan itibaren 5 yıl içinde açılması gerekeceği, bu şartların varlığı halinde de dava konusu tasarrufun aynı Kanunun 27, 28, 29, 30. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun 6183 s. AATUHK. mad. 30 uyarınca iptale tabi olduğu- Davalı 3. kişi, dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri konusunda bilirkişilerden ek rapor alınarak, belirlenecek bu değerin tazminat olarak ve faizsiz davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, taşınmazın sonraki tarihli değerinin hükme esas alınması, tazminata faiz uygulanması ve hakkındaki takip devam eden borçlunun da bu tazminattan davalı 3. kişi ile müşterek müteselsilen sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Ayrı ayrı tasarrufun iptali davaları açılmış olsa da, iptale konu tasarruf tek olduğundan, şikayetçinin icra dosyalarından herhangi birine sorumlu olduğu miktarı ödemekle sorumluluktan kurtulacağı, şikayet tarihinden sonra ödemede bulunmakla şikayetçi hakkında hiçbir işlem yapılamayacak olup, ödemeden sonra paranın kime ait olacağı hususunun ise yapılacak sıra cetvelinde ortaya çıkacağı-
Şikayetçi şirketin, tasarrufun iptali davasında taraf konumunda olmadığı ve anılan davada, adı geçen 3. kişi hakkında verilmiş herhangi bir karar bulunmadığı, bu durumda, tasarrufun iptaline ilişkin alınan ilamın tarafı olmayan 3. kişi şirket yönünden sonuç doğurmayacağı ve geçerli olmayacağı, öyleyse, şikayetçiye karşı hüküm ifade etmeyen tasarrufun iptali kararına istinaden kayden maliki olduğu taşınmazlara haciz işlemi uygulanmasının da mümkün olmadığı-
Davacı tarafın davalı aleyhine yurt dışında açtığını bildirdiği boşanma davasının varsa kesinleşmiş karar örneği ile bu karar Türkiye'de tenfiz edilmiş ise buna ilişkin karar örneğinin getirtilmesi, kararda boşanmanın mali sonuçları ile ilgili hüküm olup olmadığının saptanması, ondan sonra davacının tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararının olup olmadığının irdelenmesi gerekeceği-
Komşuluk ilişkisi nedeniyle davalı 3. kişi komşu şirketin, diğer davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının karar yerinde tartışılması gerekeceğini-
