Şikâyetçi tarafından açılan tasarrufun iptali davası İİK.’ nun 105/2. maddesinde belirtilen geçici aciz belgesi ile açılmış olup, mahkemece, bu aciz vesikasının kati aciz vesikası olduğu yönündeki tespitinde isabet bulunmadığı, geçici aciz belgesi sahibi alacaklı bu belgeye dayanarak tasarrufun iptali davası açabilirse de, bu belgenin İİK.’ nun 100. maddesi uyarınca hacze iştirak olanağı veren belgelerden olmadığı-
Davacıların amacı kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri taşınmazlar üzerine muvazaalı icra takibi sonucu konulan hacizlerin kaldırılmasını sağlamak olduğundan, olaylara uygulanacak kanun hükmünü bulmak ve vakıaların hukuki sebebini tayin ederek kanunları kendiliğinden uygulamakla görevli olan hakimin somut olayı değerlendirirken, uygulanacak kanun hükmü olarak davacılar tarafından yapılan bir icra takibi bulunmaması nedeniyle -daha özel nitelikteki- İİK. mad. 277 vd.na göre değil, maddi olguya uygun TBK. mad. 19’e göre inceleme yapması gerekeceği- HMK. mad. 114/h uyarınca, davacıların dava açmakta hukuki yararının olup olmadığının belirlenmesi açısından, davacıların önceden açtıkları tapu iptali ve tescil dava dosyasının sonucunun beklenilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin elden çıkardığı malın bedeli oranında tazminata mahkum edilmesi halinde hükmedilen tazminata faiz işletilmemesi gerektiği ve borçlu davalı hakkında zaten devam eden bir icra takibi bulunması nedeniyle de tazminatın sadece 3. kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği- 6183 s. Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Davanın, ön koşul yokluğu (borçlu hakkında düzenlenmiş aciz belgesi bulunmaması) nedeniyle reddi halinde, kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına (AAÜT.'nin 7. maddesi gereğince) maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarının dinlenme koşulları arasında iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılması ve borçlu hakkında düzenlenmiş kati (İİK. mad. 143) veya geçici aciz (İİK. mad. 105) belgesinin bulunmasının, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasının, alacağın gerçek olmasının gerekli olduğu- Takip konusu borç boşanma davası sırasında hükmedilen nafaka alacağına ilişkin olup nafakayı doğuran olay haksız fiilden yani davalının davacı eşine şiddet uygulamasından kaynaklandığından borcun doğumunun dava konusu tasarruftan önce doğduğunun kabulü gerekeceği-
Mahkemece "dava konusu taşınmazların davalı üçüncü kişi adına kayıtlı olması halinde 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için HMK'nun 389 maddesi gereğince alacak miktarının %5 oranında teminat karşılığı ihtiyat tedbir konulmasına" karar verilmiş olup itiraz üzerine, mahkemece "ihtiyati haczin yasal olduğu" gerekçesiyle kaldırılmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiş olup, İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında ihtiyatı haciz mahiyetindeki tedbir kararının İİK. mad. 281/2 maddesine uygun olduğu-
Tasarrufun iptali davasında, davalı bankanın getirtilen kredi sözleşmesinde, borçludan yeniden teminat istemesi ve dava konusu ipoteği tesis etmesinde sözleşmeye aykırı bir durum olmaması nedeniyle, davalıların eldeki davanın açılmasına neden olduklarının söylenemeyeceği; bu nedenlerden dolayı davalıların yargılama giderleri ile sorumlu tutulmamaları gerekeceği-
6183 s. AATUHK’nun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği- Davalı borçlunun, dava konusu araçları parasını kendi vererek diğer oğlu adına satın almasına ilişkin tasarrufların, nam-ı müstear şeklinde muvazaalı yapıldığı gerekçesi ile iptal edileceği, borçlunun oğlu olan üçüncü kişinin tasarrufların yapıldığı sırada gerek sigortalılık başlangıcı gerekse işe başlama tarihi nazara alındığında, iptale tabi tasarrufların bedelini ödeyebilecek ekonomik güce sahip olduğunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, borçlunun mamelekinden çıkan para ile üçüncü kişinin malvarlığına giren artışların da tasarrufun iptaline konu olabileceği, tanık beyanlarının tek başına iyiniyet ve ekonomik durumun ispatında yeterli olmadığı-
Mahkemece, şikâyetçinin borçlu aleyhine açtığı ve kabul edilen tasarrufun iptali davasının karar tarihinin şikâyet olunanın borçlusu aleyhine açtığı tasarrufun iptali davasından önce olduğu, bu durumda şikâyetçinin hacizlerinin daha önce kesinleşmekle, İİK.’ nun 100. maddesine göre şikâyetçinin sıra cetvelinde ilk sırada yer alması gerektiği gerekçesiyle, şikâyetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı-
Tasarrufun iptali istemiyle açılan davada, mahkemece, "4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/5-d maddesi (5411 sayılı Bankalar Kanunu 'nun 142. maddesi) uyarınca Bankalar ile Fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılan hukuk davalarına asliye ticaret mahkemelerde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması" karşısında, İİK mad. 277 ve devamı hükümleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının İİK mad. 281 uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerekmekte olup, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Davalılar arasında düzenlenmiş bonoların “muvazaa ve hileye dayalı tanzim edilmiş batıl ve geçersiz bonolar olduğunun tespit ve kabulü ile icra takibinin iptali” talebiyle açılan davada, mahkemece davanın nitelemesi yapılmadığı gibi yazılı olduğu gibi yargılama usulleri ve dava şartları dahi farklı olan iki hukuksal nedene dayalı olarak (BK 18 ve İİK 277 vd.) davanın kabulüne karar verilemeyeceği- Tasarrufun iptaline bakan mahkemece davanın hangi hukuksal nedene dayalı olarak ele alındığının belirtilmesi gerektiği, bu niteleme sonucu hangi delilerin toplanması gerektiği, hangi ön şartların araştırılacağı ve hangi yargılama usulünün tatbik edileceği gibi hususların aydınlığa kavuşacağı- Gerek muvazaa (TBK. mad. 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında gerekse İİK. mad. 277 vd  uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında; davacının, davayı açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği (HMK. mad. 114/h)- Davacı, davanın kabulü halinde borçlu şirket malları üzerinde cebri icra yetkisi elde edeceğinden, davalı tarafından yapılan ve iptali istenen takipte, davalı borçlunun taşınmazları ve araçları üzerine konulan hacizler de davacının takiplerinden dolayı konulmuş hacizlerden sonra olduğundan, davacı tarafın bu davaların açılmasında hukuki yararları bulunduğu yolundaki iddialarının dayanağını teşkil eden hesapta ise davalıya para kalmadığı bildirildiğinden ve Mal Müdürlüğü de davalı borçlu şirketin herhangi bir alacağının bulunmadığını bildirdiğinden, davacının hukuki yarar ile ilgili ileri sürdüğü borçlu şirket hisseleri üzerine konulan hacizlerle ilgili olarak davalı taraf beyanları üzerinde durularak geçerli bir haciz olup olmadığı araştırılmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı yeterince irdelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-