Davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilmesi gerekeceği- Borcun doğum tarihinin, tasarruf tarihinden önce olduğunun anlaşıldığı, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun kayınbiraderi olduğu, İİK 280/1 hükmü gereğince borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğundan verilen tasarrufun iptaline ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemece dava konusu gayrımenkulün gerçek değeri ile tapuda gösterilen değeri arasında misli fark olduğu belirtilmişse de; dava konusu bu gayrımenkul ile ilgili ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/19 sayılı dosya ile görülen tasarrufun iptali dava dosyasında dava konusu bu gayrımenkulün tasarruf tarihindeki kıymetinin 441.822,00 TL olduğu, belirlenmiş olduğundan, bahsi geçen dosyadaki bilirkişi raporu ile bu dosyadan aldırılan bilirkişi raporu arasında çelişki olduğu ortada olduğundan, bu durumda; bu dosya, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/19 sayılı dosyasındaki tüm bilirkişi raporları da dosya arasına alınarak, gayrımenkul değerleme uzmanı, mülk bilirkişisinden oluşan yeni bir heyetten alınacak rapor ile tüm raporların karşılaştırılarak incelenmesi, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla mahallinde emlakçı ve gayrımenkul değerlendirme uzmanı bilirkişinin katılımı ile keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının zorunlu olduğu- Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığı- Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantının açıklanması gerektiği-
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin de yerleşmiş ve süreklilik kazanmış görüşüne göre kaldırılmış bir haczin ihyası mümkün olmayıp 24/09/2010 tarihinde konulan haczin 19/08/1999 tarihli haczin devamı olmayıp yeni bir haciz olduğu, bu süreçte yani taşınmaz üzerinde haciz şerhi olmadığı dönemde 4 no'lu bağımsız bölümün 20/09/2010 tarihinde davalı dördüncü kişiye satıldığı, 5 no'lu bağımsız bölüm üzerinde yine aynı tarihte diğer davalı dördüncü kişi lehine 40.000,00 TL ipotek tesis edildiği davalı dördüncü kişilerin doğrudan borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler değil, tasarrufun iptali istenen taşınmazı üçüncü kişi davalılar ile işlem yapan dördüncü kişiler olduğundan, bu davalılar hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkün bulunacağı-
İhtiyati haczin, geçici bir hukuki koruma tedbiri olduğu- İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için esas hakkında kesin bir kanaat oluşmasına gerek bulunmadığı gibi tam bir ispat aranmasının da gerekmediği- İhtiyati haciz, davacı alacağının tahsilini garanti altına almak için davalıların mallarına geçici olarak el konulması olup bu tür davalarda HMK.m.389'un uygulanmayacağı- İİK 277 ye dayalı tasarrufun iptali davalarında aynına ilişkin olmadığı için tedbir kararı verilemeyeceği-
Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde HMK'nun 323., 326, 331/3 madde hükümlerine göre davalı taraf yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi hükmüne göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiği-
Borçlu adına başlatılan takibin kesinleşmediği, borçluya icra dosyası kapsamında ödeme emrinin tebliğ edilemediği, takibin kesinleşmediği sabit olduğundan böyle bir davada ne İİK 277 ve devamı ne de muvazaaya dayalı iptal talebinin dinlenemeyeceğinden bahisle 'yasal koşulları oluşmayan davanın reddine' karar verilmesi gerekeceği-
Takip konusu 30/06/2005 tanzim tarihli senedin ileri tarihli olduğu, takip konusu alacağın tasarruf tarihinden önce başlayan ticari ilişkiye dayalı cari hesap alacağından doğduğunu iddia edildiğinden, davacının bu iddiasının değerlendirilmesi amacıyla davacıdan ticari ilişkiyle ilgili belgeleri istenerek, davacı ile davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takip konusu borçla ilgili temel ilişkinin ve borcun doğum tarihinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer olduğu- Somut olayda takip konusu alacak miktarı 99.189,12 TL, dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki değerleri toplamı 55.000,00 TL olduğu; buna göre davacının olay tarihinde temyize getirdiği 55.000,00 TL miktarın kesin olduğu-