İcra takibine konu alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, borcun daha önce doğduğunun ispatlanması durumunda işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi, aksi durumun tespiti halinde ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan döneme ilişkin vergi borcu bulunup bulunmadığının sorulması gerektiği-
Borçlu ile yaptığı bir tasarruf olmadığından hakkında açılan tasarrufun iptali davası reddedilen kişinin araçlarına ve gayrimenkullerine uzun süreli olarak haciz konulduğu anlaşıldığından, haksız hacze maruz kalan bu kişi lehine 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- "Alacağının gerçek bir alacak olduğunu" ispat edemeyen davacı aleyhine, uyguladığı haksız haciz nedeniyle mahkemece manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararı borçlular hakkında başlatılan takip dosyalarından infaz edildiğinden kararın infazını inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğu- İİK’nun 294. maddesi uyarınca hakkında konkordato kesin mühlet kararı verilen borçlu aleyhinde ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir uygulanamayacağı-
Tasarrufun iptali davasına konusu alacağın ödenmesi halinde, konusu kalmayan davada davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderini takdir ve hükmedilmesi gerektiği- Adi sözleşme ve senetlerin her zaman temini mümkün olduğundan ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceği- Tasarruftan kısa süre sonra yapılan araç satışının ödeme olarak değerlendirileceği- Tapuda 5.000 TL bedel ile alınan taşınmazın satış tarihindeki değeri 50.000 TL olarak belirlemiş olup ödeme olarak değerlendirilen araç satışına ilişkin bedel 11.250,00 TL de eklendiğinde bedel farkının giderilmemiş olacağı ve bu halde yapılan satışın İİK 278/3-2 gereğince iptale tabi olduğu- Taşınmazları çeklerin keşide tarihinde sonra satın alan davalılar yönünden, borcun önceden doğduğu da ispat edilmediğinden, davanın reddi gerektiği- Davalılar haklarında hükmedilen vekalet ücretine itiraz etmediklerinden ve haklarındaki karar kesinleşmiş olduğundan, bozma nedeni yapılmayacağı- Konusuz kalma ön inceleme oturumdan sonra gerçekleşmiş olduğundan vekalet ücretine nisbi olarak hükmedilmesi gerektiği-
Dava devam ederken taraflardan birinin ölümü halinde, TMK'nın 28/1. maddesi uyarınca; ölen kişinin taraf ehliyetinin son bulacağı- Bu durumda, mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davaların, tarafın ölümüyle konusuz kalmayacağı- Ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerektiği- Davacının alacağının yargılama sırasında tamamen ödenmesi halinde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Adli yardım talebi kabul edilen davacının teminatsız ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekeceği-
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı Yasa'nın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hükmün verildiği tarihten itibaren on yıl geçmekle ilamın zamanaşımına uğradığı, davalının bu on yıllık sürenin geçmesinden sonra ilamın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiş olduğu gözetildiğinde, mahkemece, ilamın zamanaşımına uğradığı nazara alınarak yeniden hüküm kurulması gerekeceği-