Cı üçüncü kişi vekili, 03.02.2016 tarihli hacizdeki istihkak iddialarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacı üçüncü kişinin davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava üçüncü kişi İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına-
İİK mad.193 uyarınca iflas kararının kesinleşmesi ile takibin düşeceği, borçlu hakkında verilen iflas kararının kesinleşmesinden dolayı konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığı, maktu karar ve ilam harcı ile yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiği-
Dosyada bulunan ve gerekçede değinilen bilirkişi raporunda, 13.02.2013 tarihine kadar 15 adet hakediş düzenlendiği, 9. 10 ve 11 no'lu hakediş raporuna konu yapılan işler listesinin inşaata sarf edilen malzemeleri içerdiği, bu malzemeler içerisinde mahcuzların olmadığı belirtilmiş ancak diğer hakedişlerin yeteri kadar irdelenmediği, borçlu ve üçüncü kişi davacı arasındaki götürü bedelle düzenlenen sözleşmenin irdelenip diğer hakedişlerin de değerlendirilerek mahcuzlar ile uyumlu olup olmadığı yönünde aralarında inşaatçı bilirkişinin de olduğu uzman bilirkişi kurulu raporu düzenlettirilmesi, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin İİK.’nin 96 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiası- İstihkak davalarında hükmedilecek harç-
İstihkak davalarının İİK’nin 97/11. maddesi uyarınca genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabi olduğu, mahkemece, ilk işlemden kaldırma kararı ve yenilemeden sonra, davacının mazeretini belgelendirmemiş olması nedeniyle mazeretin reddine karar verildiği, davanın 29.03.2016 tarihli celsede davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken dosya işlemden kaldırılıp üç aylık yenileme süresinin beklenmesinden sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değil ise de karar sonuç itibariyle doğru olduğundan HUMK'un 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçesi düzeltilmiş bu haliyle onanmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davaya konu geminin Panama C.i siciline tescil edilmiş olması nedeni ile dava konusu uyuşmak yabancılık unsuru taşıdığından, davada; hukuki ilişkinin tarafları (öznesi) yönünden, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukukun, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun olduğu-
28.7.2009 tarihli ihtara cevaptan, mahcuzların İl Özel İdaresi tarafından gönderilen para ile alındığının borçlu spor klubünün de kabulünde olduğu, bu durumda alımı gösteren faturaların borçlu klüp adına kesilmesinin, mahcuzların borçluya ait olduğunu göstermeyeceği, borçlunun İl Özel İdaresi tarafından gönderilen 17.07.2009 tarihli ihtara cevabının içeriğinden, İl Özel İdaresince gönderilen paranın bağış olarak nitelendirilemeyeceği, bu paranın bağışlandığına yönelik herhangi bir belgeye de rastlanmadığından, davanın kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddinin doğru olmadığı-
Mahkemece öncelikle borçlunun mevcut ve alacaklı tarafından haciz konulan malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek borcu karşılamadığının tesbiti halinde (takip konusu alacak gerçek bir alacak olup, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartları mevcut olduğundan) davalı borçlu ile davacı-karşı davalı üçüncü kişi şirket arasındaki araç satış sözleşmesinin İİK’nin 278, 279 (dava konusu aracın davacı üçüncü kişi tarafından borçludan olan alacaklarına mahsuben alındığı savunulduğundan bu durumun İİK’nin 279/2 madde gereğince mutat ödeme olup olmadığının değerlendirilmesi) ve 280. madde kapsamında (davacı üçüncü kişinin borçludan alacaklı olduğu bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı, dava konusu aracın ticari araç olması nedeniyle İİK’nin 280/3 madde gereğince dava konusu aracın ticari işletme vaya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya mühim kısmının devri olup olmadığının tesbiti) iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Bilirkişi tarafından yapılan incelemenin işlemden kaldırılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olup, süresinde yenilenmediğinden açılmamış bir davaya ilişkin olduğu- Karşı dava olarak açılan davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğinden, yeniden davaya konu araca ilişkin tasarrufun iptali davası açıldığı- O halde Mahkemece HMK’nin 150/5. maddesi uyarınca karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Mahcuzların İl Özel İdaresi tarafından gönderilen para ile alındığı borçlu spor kulübünün de kabulünde olup bu durumda alımı gösteren faturaların borçlu kulüp adına kesilmesinin mahcuzların borçluya ait olduğunu göstermeyeceği- Borçlunun İl Özel İdaresi tarafından gönderilen ihtara cevabının içeriğinden, İl Özel İdaresince gönderilen paranın bağış olarak nitelendirilemeyeceği, bu paranın bağışlandığına yönelik herhangi bir belgeye de rastlanmadığından, üçüncü kişinin açtığı istihkak iddiasına ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Davacı üçüncü kişi vekili dava dilekçesinde borçlu ile aralarında sadece isim ortaklığı olduğunu belirtmesine rağmen borçlunun finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan borcunu ödeyememesi nedeniyle otelin kapanmaması için finansal kiralama şirketi ile yaptıkları sözleşme ile mahcuzları ve finansal kiralama konusu tüm menkulleri aldıkları ve oteli aynı ad altında işletmeye devam ettikleri, aynı zamanda borçlunun 30.09.2005 tarihi itibariyle haciz adresinde kiracılık sıfatının sona ermesi nedeniyle adresten ayrılarak işlerini İstanbul'da merkezden devam ettiğini belirtmiş olması hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde borçlu ile üçüncü kişinin beraber hareket ettikleri, ayrı unvanlar altında kurulmuş olsa da aralarında kuvvetli bağ bulunduğu, alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile muvazaalı işlemlerde bulundukları anlaşıldığından, davanın reddi gerekeceği-