Borçlu hakkında verilen iflas kararının kesinleşmesi üzerine; konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, maktu karar ve ilam harcı ile yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerektiğinden, iflas kararı, istihkak davasının şartlarına doğrudan etki edeceği için, iflas davasının sonucu bekletici mesele yapılması gerektiği-
Üçüncü kişiye yapılan ciroya dayalı ticari ilişkinin gerçek olup olmadığı belirlenirken, borçlu ve üçüncü kişinin ticari defterlerinin incelenmesi hususu düşünülmediği, davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı, delil olarak sunulan gümrük belgeleri ile konşimentoya konu faturaların deftere kayıtlı olup olmadığı, mahcuzların bedelinin dava dışı şirkete ödenip ödenmediğinin swift belgeleri de dikkate alınarak değerlendirilerek ödemelere ilişkin defterlerde kayıt olup olmadığı hususunun netleştirilmesi, ayrıca davacının vesaik mukabili satış iddialarının gerçek olup olmadığı hususunun ödeme hususu ve delil olarak sunulan swift belgesi ile birlikte değerlendirilmesi, davacı üçüncü kişi ve borçlu şirket ile dava dışı şirket arasında öteden beri devam eden ticari ilişki olup olmadığının belirlenmesi; öte yandan delil olarak sunulan konşimento ve konşimentolarla ilgili faturalarda alıcı ve ithal eden kısımlarında borçlu şirketin isminin yazılması hususlarının aydınlığa kavuşturulması, bundan ayrı yurt dışından ithale ilişkin belgelerdeki ürünlerin mahcuza uygun olup olmadığının netleştirilmesi için bilirkişi raporu alınması, ondan sonra diğer deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Dava, 6100 sayılı HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olup, bu Kanun’da 1086 sayılı HUMK’un 512. maddesine paralel bir düzenleme getirilmemiş olduğu; bu durumda İİK’nin yetkiye ilişkin 4 ve 50. maddeleri ayrıca 6100 sayılı HMK’nin 5 ve 6. maddeleri uyarınca genel yetki kuralının uygulanması gerektiği; buna göre istihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemelerinde açılması gerekeceği- HMK’nin 7/1. maddesi gereğince davalının birden fazla olması halinde dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği; aksi halde HMK’nin 19, 331. maddeleri uyarınca yetkisizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Davacı üçüncü kişi tarafından 10 günlük süre geçtikten sonra gerekçeli istinaf dilekçesinin verildiği; ancak davacı üçüncü kişi tarafından süre tutum dilekçesinde gerekçeli karar tebliğinden sonra ayrıntılı temyiz dilekçesi sunulacağı belirtilmiş, süre tutum dilekçesinin içeriğinde "bilirkişi raporuna itirazlarının ve taleplerinin bir bütün olarak dikkate alınmadığı ve değerlendirilmediği,"nin belirtildiği, bu durumda, süre tutum dilekçesi içeriğinden, bilirkişi raporuna itiraz ve delillerin birlikte değerlendirilmesi hususunun istinaf sebebi olarak sayıldığı, bu haliyle istinaf sebebinin gösterildiğinin kabul edilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin bu sebep çerçevesinde incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
İİK. 89 uyarınca gönderilen "haciz ihbarnamesine karşı", üçüncü kişi bankanın, borçluya ait hesap üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi, haciz ihbarnamesine itiraz niteliğinde olup, alacaklının, İİK. 89/4 uyarınca, üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebileceği- Üçüncü kişinin, "haciz müzekkeresine karşı", borçluya ait hesap üzerinde rehin hakkı bulunduğunu ileri sürmesi ise, istihkak iddiası niteliğinde olup, icra müdürünün istihkak prosedürüne göre işlem yapması gerektiği-
Tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesinin, hukukî dinlenilme hakkının ihlali olduğu-
Mahkemece , davalının kabul beyanı nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek; davalı alacaklı aleyhine maktu karar ve ilam harcı ile harçlandırılan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı şirket yetkilisi "davalı tarafın temyiz nedenleri ve tüm beyanlarını kabul ettiğini, bu nedenle davalının beyanı doğrultusunda kararın davalı lehine bozulmasına karar verilmesini" istediğinden, davacı alacaklı şirket yetkilisinin beyanı açıklattırılmak sureti ile istihkak iddiasını kabul edip etmediği hususlarının netleştirilmesi ve davacının iradesinin açıklığa kavuşturularak, bu doğrultuda karar verilmesi gerektiği-
Hazırda borçluya ait olduğu iddia edilen yerde evrak araştırması yapılmasının usul ve yasaya aykırı olmadığı-
Dava konusu haciz, üçüncü kişinin ek iş yeri adresinde yapılmış olup, haciz sırasında üçüncü kişi ortağının hazır bulunduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre borçlunun haciz adresinde faaliyette bulunmadığı, kolluk araştırma belgesine göre ise borçlu şirketin haciz adresinden farklı bir adreste 2015 yılından bu yana faaliyette bulunduğunun tespit edildiği- Borçlu şirket ortaklarından birinin, üçüncü kişi şirkette de ortak iken borcun doğumundan önce ortaklıktan ayrıldığı, borçlu şirketin diğer ortağının ise, üçüncü kişi şirkette sigortalı çalışan iken yine borcun doğumundan önce işten ayrıldığı- Haciz mahallinde borçlu şirketin ünvanının geçtiği belgeler bulunmuş ise de anılan belgeler güncel olmadığından mülkiyet karinesinin davacı üçüncü kişi lehine olup, davanın İİK m. 96 gereğince üçüncü kişi tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı- Davalı alacaklı tarafından üçüncü kişi yararına olan karinenin aksi güçlü ve inandırıcı delillerle ispat edilemediğinden; davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-