Mahkemece; takip talebinde USD alacağının takip tarihindeki Türk Lirası karşılığının gösterilmesinin harca esas değer niteliğinde olduğu, ilamda yer alan alacak hakkından vazgeçildiği anlamına gelmeyeceği dikkate alınarak borçlu tarafından ileri sürülen şikayet konularının gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle değerlendirilmesi gerekeceği-
Tahsil edilen vakıf taviz bedelinin taşınmazın gayri sahih olarak vaktedildiği iddiasıyla istirdatı istemi- Konunun uzmanı olup olmadığı belli olmayan bilirkişinin hazırlanmasında yer aldığı rapora itibar edilemeyeceği-
Davacı tarafından, dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan 03.12.2012 tarihli borç kabul ve ödeme beyanından açıkça itirazın iptali davasının konusu oluşturan ............... İcra Müdürlüğünün ................... E. sayılı icra dosyasının yetkisizlik kararı verilmeden önce ilk başlatılan .............. İcra Müdürlüğü ................ E. sayılı dosyasındaki borcun da borçlu tarafından açıkça kabul edildiğinin anlaşıldığı, daha sonra davalı tarafından sunulan tarihsiz ibraname ve borç ödeme belgesi ise ............. İcra Müdürlüğünün .................... sayılı dosyalarına ilişkin olup, yatırılan 5.000,00 TL'nin borçtan düşülmüş olmasının borcu kabul sonucunu değiştirmediği, mahkemece davalının dava konusu alacağa ilişkin olarak bu borcu kabul beyanının dikkate alınması gerekeceği, bu nedenle mahkemece takipten ve davadan sonra yapılan ödemeler de dikkate alınmak suretiyle yeniden konusunda uzman mali müşavir bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken 03.12.2012 tarihli belgenin belirtilen gerekçe ile dikkate alınmamasının doğru olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan son bilirkişi raporunda ............... ve ................ plakalı araçlar için dosyadaki diğer bilirkişi raporları aksine bir kanaat oluştuğu, anılan bilirkişi raporlarının birbirleri ile karşılaştırılmak suretiyle çelişkinin giderilmediği anlaşılmış olup, Mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gidermek amacıyla farklı bir heyetten rapor alınarak karar verilmesi gerektiği- Mahkemece imalat hatasından kaynaklı gizli ayıplı olduğu tespit edilen kamyonların işletilemediği günler bakımından, ikame araç kiralanmadığı gerekçesiyle davacının araçları işletemediği günler bakımından vücut bulan zararın tazmini istemi reddedilmiş ise de davacının aracını işletemediği günlerin dosyada belirlenebilir olduğu ve ticari hayatın devamı için bulunan ikame çözümlerin zarar uğranmadığını göstermeyeceği gözetilerek bu günlerin maddi kaybına ilişkin tazminat hesabı yapılması gerekirken bu kalemin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece alınan ................. tarihli bilirkişi raporunda .................... tarihinde meydana gelen yangının ortaya çıkmasında, araç içerisinde bulunan LPG tüplerinin devrilme sürtünme sonucu tüplerin dolum yerlerinden gaz kaçırabileceği ve sürtünme ve çarpma sonucu oluşabilecek statik elektriklenme ile çıkan kıvılcımlardan yangının çıkmış olabileceği, araç sürücüsünün yükleme yapıldıktan sonra araç üzerindeki tüplerin istiflenmesini ve depolanmasını kontrol etmediği, yangına müdahale eğitimi alıp almadığının bilinmediği ve bu nedenle kusur oranının % 20 olduğu, yangın olayının tüp dolum alanının dışında meydana gelmesi ve Sıvılaştırılmış Petrol Gazları(LPG) Tüplü Bayiliği Anlaşması ve Genel Şartnamesi 8, 12 ve 13 üncü maddeleri nedeniyle davacı tarafın kusur oranının % 40 olduğu, 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un üretim ve dağıtım kısmında, 5 inci maddesinde ve Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Tüplü Bayiliği Anlaşması ve Genel Şartnamesinin 11 inci maddesi gereği tüplerin mülkiyetinin ve sorumluluğunun davalıya ait olduğu ve İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği'nin 1.1 inci maddesinde öngörülen bakım onarım ve periyodik kontrollerin yapılıp yapılmadığının bilinmediği ve bu durumun tüp başlarında meydana gelen gaz kaçağına sebep olabileceği ve bu durumun yangına sebebiyet verebileceği göz önünde bulundurularak kusur oranının % 40 olduğu belirlendiğinden, mahkemece anılan bilirkişi raporundaki kusur oranlarına itibar edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve AAÜT bir bütün olarak yorumlandığında tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olarak hükmolunması gerektiği- İtiraz Hakem Heyetince, davacının da olayda sürücü olduğu gözetilerek, konusunda uzman bilirkişiden kaza tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamı ile oluş şekline göre olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerektiği- Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik ve ekindeki cetvellere göre, bizzat muayene edilmek suretiyle kazadan sonra oluştuğu maluliyete neden rahatsızlıklardan olduğu belirtilen anksiyete bozukluğu nedeniyle, davacıda kalıcı maluliyet bulunup bulunmadığı, kaza ile illiyet bağının olup olmadığı, maluliyet oranına etki edip etmediği, belirtilen rahatsızlığın ömür boyu sürüp sürmeyeceği ve sürekli değilse ne kadar süre devam edeceği konusunda içerisinde psikiyatri uzman doktorun da bulunduğu yetkili sağlık kurulundan gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre de diğer sağ klavikula kırığı arazından kaynaklı %3 oran ile birlikte toplam maluliyetinin belirlenerek (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek) karar verilmesi gerektiği-
Hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi- Tüm bilirkişi raporlarının birbirini doğruladığı, bilirkişi raporlarının taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine açık ve davacıların itirazlarını karşılar nitelikte olduğu, aydınlatılmış onamın davacı tarafından verildiği, davalılara kusur atfedilmediğinden iş gücü kaybına yönelik rapor alınmasının sonuca herhangi bir etkisinin bulunmayacağı-
Uyuşmazlığın, teknik üniversitelerin ilgili bölümlerinde görevli öğretim görevlilerinden oluşan konusunda uzman bilirkişi heyetinden veya Karayolları Genel Müdürlüğünde görevli fen heyetinden seçilecek uzman bilirkişilerden, dosya kapsamı ve kaza tespit tutanağı ile saptanan olay yeri özellikleri dikkate alınarak, kazada tarafların kusuru hususunda gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği- İtiraz Hakem Heyetince dava konusu trafik kazasına ilişkin varsa ceza soruşturma dosyası da dosya arasına alınarak tüm deliller değerlendirilmek suretiyle tarafların olaydaki kusur oranlarının tespiti için üniversite öğretim üyelerinden veya Karayolları Genel Müdürlüğünde görevli fen heyetinden seçilecek uzman bilirkişilerden denetime elverişli, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Yabancı para alacakları yönünden dava tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kurunun dikkate alınması gerektiği- Taraflar arasındaki sözleşmenin 9. maddesinde; davacı taşeronun her günün sonunda işçilik, makine ve faaliyetleri hakkında günlük rapor vereceğinin, günlük rapor vermemesi halinde her takvim günü için 200.00 TL cezanın hakedişlerinden kesileceğinin, 19. maddesinde; her teknik eleman için ayrı ayrı iş başında bulunmadıkları gün başına 500.00 TL para cezasının hakedişlerinden kesileceği hususunda ifaya ekli ceza-i şartlar düzenlendiğinin ve akdin davalı yüklenici tarafından feshedildiğinin sabit olduğu, her ne kadar davalı yüklenici tarafından cezai şart alacağının davacı taşeron alacağından mahsubu talep edilmişse de, bu cezaların müspet zarar niteliğindeki ifaya ekli ceza olması ve sözleşmede fesih halinde de istenebileceği yönünde herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle İlk Derece Mahkemesinin kabulünde olduğu gibi cezai şart alacağının mahsup talebinin reddinin yerinde olduğu- 19.07.2013 tarihli sözleşme hükümleri gözetilerek taraf iradelerinin yorumlanması neticesinde; özel teknik şartname kısmında açıkça teknik şartları, adedi ve her bir imalat için birim fiyatı gösterilen asansörlerin iki adet yük, bir adet acil durum ve on iki adet insan asansörü olmak üzere toplam 15 adet asansör olduğu, bu asansörlerin birim fiyatları ile adedi çarpıldığında sözleşmenin 5. maddesinde yazılı olan 1.510.000 Euro tutarlı iş bedeline ulaşıldığı ve sözleşmenin bu götürü bedel üzerinden kurulduğu sonucuna varılmakla, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda imalat bedeli hesaplanırken dış cephe temizlik asansörünün birim fiyatlı götürü bedel kapsamına dahil edilmemesinde isabetsizlik olmadığı- İlk Derece Mahkemesince görevlendirilerek dosya üzerinden inceleme yapan bilirkişi kurulunca da tespit raporunda olduğu gibi %70 oranı üzerinden hesaplama yapılmasına davacı taşeron tarafından itiraz edilerek daha fazla imalat yapıldığı ileri sürülmüşse de davacı taşeron tarafından sözleşmenin feshi anına dek yüklenici ile akdedilen sözleşme kapsamında itiraz etmediği tespit raporunda belirtilenden daha fazla imalat gerçekleştirildiği iddiasını ispata yarar başkaca delil sunulmadığı gibi taraf beyanlarından da akdin feshi sonrasında davacı taşeron ile dava dışı iş sahibi .................... A.Ş. arasında dava konusu asansör imalatının ikmali hususunda varılan mutabakat çerçevesinde kalan işin tamamlandığı anlaşıldığından, yargılama sırasında keşif yapılmamasında ve taraflarca imalat oranı bakımından açıkça itiraza uğramayan delil tespit raporundaki imalat oranını uygun bulan ve bu imalat oranına tekabül eden iş bedelinden kanıtlanan ödemeler ile yasa ve sözleşme hükümleri gereği mahsubu gereken stopaj, KDV tevkifatı, yansıtma faturası ve bakiye avans mahsubu kesintilerini alacaktan düşen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık olmadığı- Taraflar arasındaki sözleşme (birim fiyata dayalı) götürü bedelli sözleşme olup, götürü bedelli sözleşmelerde iş sahibinin (somut olayda davalı yüklenicinin) iş bedelinin tamamını (davacı taşerona) ödememesi halinde eksik işlerin giderim bedelini talep etmesi mümkün olmayıp, bu durumda fiziki oran yöntemi olarak adlandırılan, eksik ve kusurlar da dikkate alınıp düşülmek suretiyle, gerçekleştirilen imalât gözetilerek iş bedeli belirlenmesinin isabetli olduğu- Her ne kadar feshin haklı olup olmadığı ya da sonraki hukuki imkansızlık olgusu ilk derece mahkemesi kararında tartışılmamışsa da davalı yüklenicinin dava dışı iş sahibine karşı ikame ettiği sözleşmeye dayalı alacak ve tazminat talepli davalardan haricen sulh olunması nedeniyle feragat edildiği belirlendiğinden iş sahibinin feshinin haklı ya da haksız olmadığının tespit olunmadığı, huzurdaki dava bakımından da davaya taraf olmayan iş sahibi idarenin yüklenici ile olan sözleşmesinin feshinin haklı olup olmadığına karar verilemeyeceğinden, davacı taşeron ile sözleşmesini hukuki imkansızlık nedeniyle feshettiğini savunan yüklenicinin, asıl işe dair sözleşmenin iş sahibince feshinde kusurlu olmadığına, feshin iş sahibi idareden kaynaklanan sebeplerle gerçekleştiğine yönelik savunmasını ispat edemediği gibi feshin davacı taşerondan kaynaklanan sebeplerle gerçekleştiğinin de ileri sürülmemesine göre bu hususun bir eksiklik olmadığı- Taraflarca imzalı 1 ve 2 no'lu hak edişten sonra düzenlenen 3 no'lu hak edişte hak ediş tarihine dek gerçekleştirilen imalat karşılığında dava değeri olarak gösterilen 487.860,00 Euro tespit edilmişse de bu hak ediş ne düzenleyen yüklenici tarafından ne de taşeron tarafından imzalanmadığı gibi davalı yüklenici tarafından iş bedeline yönelik açıkça ikrarda da bulunulmadığından bu imalat bedelinin çekişme dışı kaldığı söylenemeyeceğinden, hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi heyetince imalat bedeli hesabında bu belgenin dikkate alınmamasında isabetsizlik olmadığı-
