30.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda şikayete konu evin dava tarihindeki değerinin 220.000,00 TL olarak belirlendiği, haline münasip ev değerinin ise 212.500,00 TL’den 225.000,00 TL’ye kadar üç adet taşınmazın tespit edildiği, emsal taşınmazların aritmetik ortalaması alınıp yaklaşık %10 pazarlık payı düşülerek raporun sonuç kısmında dava tarihi itibari ile haline münasip evin 150.000,00 TL bedelle alınmasının mümkün olduğunun mütalaa edildiği, buna göre borçlunun mütevazi semtlerde alabileceği haline münasip ev değerinin belirlenmesinde bilirkişinin subjektif yorum yaptığı, dolayısı ile hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince, bilirkişiden yeni bir rapor alınarak borçlunun daha mütevazi semtlerde haline münasip alabileceği ev değerinin tek ve net bir rakam olarak tespit edilmesi suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken hükme elverişli olmayan rapora dayalı hüküm kurulmasının ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddinin isabetsiz olduğu-
Aynı taşınmaza ilişkin olarak Dairemizin temyiz incelemesine konu olan dosyasından ve Dairemizin 2022/12717 Esas sayılı temyiz dosyasından alınan bilirkişi raporları arasında uzun zaman aralığı bulunmamasına rağmen tespit edilen miktarlar arasında çok fark bulunduğu ve raporlar arasında çelişkinin olduğu anlaşıldığından, mahkemece üç kişilik bilirkişi heyeti oluşturulup, bilirkişi raporları arasındaki açık çelişki giderilerek şikayetçinin meskeniyet şikayeti hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Aynı taşınmaza ilişkin olarak Dairemizin temyiz incelemesine konu olan dosyasından ve Dairemizin 2022/11873 Esas sayılı temyiz dosyasından alınan bilirkişi raporları arasında uzun zaman aralığı bulunmamasına rağmen tespit edilen miktarlar arasında çok fark bulunduğu ve raporlar arasında çelişkinin olduğu anlaşıldığından, mahkemece üç kişilik bilirkişi heyeti oluşturulup, bilirkişi raporları arasındaki açık çelişki giderilerek şikayetçinin meskeniyet şikayeti hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Davacı borçlunun dava dilekçesindeki iddiasının bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde olduğu, aldırılan raporlarda da imzanın davacıya ait olduğuna ilişkin kesin kanaat içeren raporların dosyada mevcut olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde belirttiği ''dosyaya getirtilen davacı borçluya ait mukayese belgelerde davacının kullandığı imza örnekleri dikkate alındığında, davacının işlemlerinde imza olarak el yazısı ile yazdığı ismini kullanmadığının açıkça anlaşıldığı, takip dayanağı senette ise düzenleyen bölümünde davacının isminin el yazısı ile yazıldığı yazının altında paraf imzanın bulunduğu bu durumda senette el yazısı ile ad veya soyadını yazarken imza atmayı amaç edindiği yönünde kesin bir kanaate varmanın mümkün olmadığı değerlendirilmelidir. Dosya kapsamında gerek Mahkemeye sunulan gerekse de İstanbul Anadolu C. Başsavcılığı 2018/232177 Sayılı soruşturma dosyasına sunulan raporlarda isim altına atılan inceleme konusu belgedeki imzanın teşhise götürecek karakteristik özellikler taşımaması ve taklidi kolay imzalar olması nedeniyle, imzanın .................'un eli ürünü olup olmadığına ilişkin kesin bir kanaate ulaşılamadığı görülmektedir. '' şeklindeki değerlendirmelere ilişkin davacının bir iddiası olmamasına rağmen yapılan nitelendirmelerin hatalı olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Mahkemece teknik bilgiye dayanmadan ve taşınmaz başında keşif yapılmadan haczin kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, 5393 Sayılı Yasanın 15/son maddesinde belirtilen fiilen kamu hizmetinde kullanma durumunun sadece belediyenin kendisinin kullandığı taşınmazlara özgülenebileceği, kamu kurumu da olsa kullanma hakkının devredilmesinin fiilen kamu hizmetinde kullanılma şartının gerçekleşmesine engel olacağı, o halde mahkemece; mahallinde yapılacak keşifle uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılarak tek parselden oluşan taşınmazın ağırlıklı olarak kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının tespiti konusunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor tanzimi ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İcra mahkemelerinin takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları basit usulde yargılama yaparak çözmesi gerektiği, ceza dosyalarındaki delillerle bağlı olmadıkları, takip dayanağı senede ilişkin ceza ve hukuk mahkemelerinde açılan davaların icra mahkemesince bekletici mesele yapılamayacağı- "Somut olayda yazıda sahtelik rapor ile ispatlandığı için alacağın tahsilinin yargılamaya muhtaç hale geldiği ve bu durumda dava açarak ilam almakla yükümlü olanın borçlu değil alacaklı olduğu, Adli Tıp Raporu ile takibe konu evrakın bono niteliğinde olmadığı ispatlandığından İİK. 170/a-2 maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün ise kabul edilmediği-
Fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin iddia hakkında, konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak ve icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirinde ihale konusu taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınmak suretiyle, şikayete konu taşınmazın bedeline ilişkin bilirkişi raporu alınması, bilirkişi tarafından tespit edilen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı denetlenip, tespit edilen bu bedelin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
4. HD. 10.05.2023 T. E: 2022/1396, K: 6285
Mahalli bilirkişi, tanık beyanları ve bilirkişi raporları doğrultusunda dava konusu taşınmazın davacıların kullanımında olduğu gerekçesiyle taşınmazın kullanımına beyanlar hanesine şerh verilmesinin isabetli olduğu-
İlk derece mahkemesince, dayanak ilama uygun şekilde alınan bilirkişi raporu ve ek rapor dosya kapsamına ve yasa hükmüne uygun olup, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan hükme esas kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-