Y 12. HD.'nin "ihalenin feshine karar verilemeyeceğine" dair "önceki" bozma kararının kesin nitelikte olduğu, Y 12. HD.'nin sonraki bozma kararının ise önceki kesin bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olduğu- Y 12. HD.'nin önceki kesin nitelikteki bozma kararına uyularak verilen BAM kararının, Y 12. HD.'nce önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde bozulması üzerine İDM'ce bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Y HGK'nca yapılacağı- Şikâyetlerde temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasının mümkün olmadığı- HMK m. 373/6 uyarınca, Yargıtay Dairesinin iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna ya da bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa Özel Dairenin değil de Y HGK'nun karar verebileceği, anılan 6. fıkranın da usulî müktesep hakkın istisnalarından olduğu- Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaza dair üçüncü kişi tarafından tapu iptali tescil davası açıldığı ve bu davada verilen kararın, satış kararı ve ihale tarihinden önce kesinleşmiş olduğunu, önceden tapuda ihtiyati tedbir şerhi verildiğini öğrenen ihlale alıcısının, taşınmazın esaslı vasıflarındaki bu hatayı, “..ihale bedelinin iadesi…" talepli icra müdürlüğüne sunduğu dilekçeyle öğrenmiş olduğu- İhalenin feshi istemi, ihale alıcısı üçüncü kişinin taşınmazın esaslı vasıflarındaki hatayı icra müdürlüğüne sunulan dilekçeyle öğrendiği tarihten yedi günlük şikâyet süresinden sonra yapıldığından, hak düşürücüden sonra yapılan ihalenin feshi isteminin re'sen süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği- "Haciz işleminin geçerli olduğu ancak, ihale alıcısının ihale tarihinde tapu iptali ve tescil kararı verildiğini bilmediğinden ihalenin feshi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, yenileme sonucu ada parsel numarası değişen taşınmazda payları bulunmayan kişiler hakkında payların iptaline karar verilmeyeceği ve sonradan pay alan kişiler yönünden HMK.'nin 125. maddesinin uygulanması gerektiği-
Güncel tapu kayıtları incelendiğinde kullanım kadastrosu yapılan dava konusu taşınmazların bir bölümünde davalılar murisi adına kayıtlı hisse kalmadığından davanın dayanağı olan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının kalmadığı-
Dava konusu taşınmazın davalı şirkete açık artırma usulü sonucu ihaleden satıldığı ve ihale bedelinin tamamının davalı şirketten tahsil edildiği, yapılan bu idari kararların ve işlemlerin geçerliliklerini korudukları ancak taşınmazın davalı şirket adına tescili yönünde işlem yapılmadığı, buna rağmen davalı belediye tarafından davalı şirketin yapı sahibi olduğu benimsenmek suretiyle ve davalı şirketin yapı yüklenicisi olduğu da belirtilerek yapı ruhsatı düzenlendiği, taşınmazda mimari projesine göre 2 blok ve toplam 40 bağımsız bölümden oluşan bina yapıldığı; ihale alıcısı, yapı sahibi ve yüklenicisi olan davalı şirketin Kat Mülkiyeti Kanununa tâbi olmak üzere yapımına başladığı taşınmazdan dava konusu bağımsız bölümün davacıya satımına ilişkin kendi aralarında harici sözleşme imzaladıkları, davacı alıcının tüm borçlarını eda ettiği ve satıcı davalı şirketin de bağımsız bölümü teslim ettiği, davacının da bu daireyi malik gibi kullandığı anlaşılmakla; davacının davalı şirketten edindiği kişisel hakka dayalı ve davalı şirketin de davalı Belediyeye karşı usulüne uygun Belediye Meclis ve Encümen kararları ile ihaleden kaynaklı şahsi haklarının halefi olarak tescil talebinde bulunabileceği-
Bölge Adliye Mahkemesi'nce dava konusu taşınmazda kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulup kurulamayacağı, binanın ruhsata bağlanmasının mümkün olup olmadığı araştırılarak binanın ruhsat bağlanması halinde satış vaadi sözleşmesine konu daireye ilişkin arsa payı hesap edilip bu miktardaki payın iptaline karar verilmesi, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesis edilmesi halinde belirlenen bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesi, hiçbir surette satış vaadine konu dairenin bulunduğu binanın ruhsata bağlanması mümkün değil ise; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi gereğince hukuken değer atfedilecek yapı niteliğinde olmadığından ve tazminat talebi de bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Satış vaadine konu taşınmazın sözleşme tarihinde tapusuz olduğu, davalıların murisi tarafından özel parselasyona tabi tutulmuşsa da, sözleşme tarihinde ifasının mümkün olmadığı, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın üçüncü kişi adına kayıt ve tespitinin yapıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının, taşınmazın dava dışı 3. kişi adına tapuya kayıtlı olması nedeniyle ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşıldığından, sonraki imkansızlık nedeniyle borcu sona eren davalı mirasçıların, murislerinin davacı taraftan aldığı satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiği- Borcun sona erdiği tarih itibariyle, davacının talebi doğrultusunda denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplama yapılması gerektiği- Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlayacağı- Satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmişse, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda, zamanaşımı savunmasının, iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği- Taşınmazın zilyetliğinin davacıya devredilmiş olması, hem de davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının reddi kararının ...2009 tarihinde kesinleşmesi karşısında, davacı açısından borcun sona erdiği tarih ...2009 olup, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin de dolmamış olduğu-
Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, borçlandırıcı işlem niteliğinde olup, taahhüt işlemi olarak geçerliliğini korumakla birlikte, sözleşenler arasında kişisel bir hak doğuracağından, davalının diğer davalıya yönelik şahsi haklarını ortadan kaldıracak şekilde ve davacının davalılar arasında yapılan satış vadi sözleşmesinin iptalini istemekte hukuki yararının bulunmadığı da gözetilmeksizin, davalı ile diğer davalı arasında yapılan ......... Noterliği'nce düzenlenen gayrimenkul satış vadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Sözleşmede satış vaadine konu taşınmaz ile karşılıklı edimler belli olduğundan ve resmi şekilde yapılmış olduğundan satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu, davalı şirket, "sözleşme kapsamında ........ TL satış bedelini aldığını" beyan ederek sözleşmeyi imzaladığı, bedelin ödenmediği geçerli bir belge ile de kanıtlanamadığından, davanın dayanağı satış vaadi sözleşmesi esas alınarak davacının "tapu iptali ve tescil" talebi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte dava konusu 348 parsel sayılı taşınmazda elbirliği mülkiyeti bulunduğundan ifa olanağı bulunmamakta ise de; yargılama devam ederken elbirliği maliklerinden dava dışı şahsın başvurusu üzerine ... Tapu Müdürlüğü'nün işlemi ile elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürüldüğünden satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının doğduğu, bu nedenle, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin içeriği dikkate alınarak talep hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekili, satış vaadi borçlusu olan davalıların mirasbırakanın kayıt malikinin mirasçısı olduğunu ileri sürmüş ise de kayıt malikinin dosya içerisinde bulunan mirasçılık belgesinde mirasbırakanın mirasçı olarak yer almadığı, mahkemece, iddiasının araştırılması bakımından davacı vekiline mirasçılık belgesinin iptali ile yenisinin verilmesi hususunda dava açmak üzere yetki ve süre verilmesi, meydana gelecek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-