Fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, haksız bir eylem sayılması gerekeceği- Bozmadan sonra keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasının ıslah hakkını ortadan kaldırmayacağı- Kişinin kendisine tahsis edildiğini düşündüğü dairede oturması kötüniyetli kabul edilemeyeceğinden ecrimisile hükmedilmemesi gerekeceği-
Davacı yararına tapu iptali ve tescile konu edilen bağımsız bölümlerin arsa değerleri üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretinden herbir bağımsız bölüm maliki olan davalıların hissesi oranında sorumlu olacağı- Yıkılan iki adet bina değeri ile yıkılan binaların kira getirisinden oluşan alacağın davalı yüklenici şirketten tahsiline karar verilmesine rağmen, kabul edilen toplam alacak miktarı üzerinden haklılık oranına göre hesaplanan vekalet ücreti, harç, yargılama giderlerinden sadece davalı şirketin sorumlu olacağı gözetilmeksizin ve ayrıca tapu iptali ve tescil hükmü yönünden ise iptale konu olan bağımsız bölümlerin arsa değerleri üzerinden hesaplanacak harç ve yargılama giderlerinden davalı yüklenici dışındaki bağımsız bölüm maliki olan diğer davalıların hisseleri oranında sorumlu olacakları dikkate alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesine rastlanılmadığı halde, talep miktarını aşar şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taraf beyanları ve davacı kooperatifin fiilen inşaata devam edip, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre inşaatın seviyesini % 99.99 oranına getirmiş olması karşısında, taraf iradelerinin sözleşmenin ayakta tutulması yönünde olduğunun kabulü gerektiği ve mahkemece, sözleşme gereğince yüklenici kooperatifin edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediği değerlendirilerek, asıl davadaki tapu iptal ve tescil davası hakkında sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, sadece kooperatif üyelerinin dairelerinin tamamlandığından bahisle ve davada taraf olarak yer almayan kişiler hakkında tescil kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Islah dilekçesinde terditli talep olarak, tescil kararı verilmesi, mümkün değil ise, kâr ve kira kaybı istendiği ve davacı kooperatifin bu hususlara ilişkin taleplerini kanıtlayamadığı halde, kâr ve kira kaybı istemlerinin kabulünün isabetsiz olduğu-
İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davasında, bir takibin mevcut olmaması ve davacının da davayı TBK mad. 19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine dönüştürülmesine ilişkin ıslah talebinde bulunulmadığı, bütünen dikkate alındığında davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekeceği-
Davacıların kazada oğullarının yaralandığını, buna çok üzüldüklerini belirttikleri davada, davacı baba için 5.000,00 TL ve davacı anne için 5.000,00 TL manevi tazminatın bir miktar az olduğu- Yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmadığı, ıslahla dava dilekçesinde talep edilmeyen manevi tazminatın istenemeyeceği, dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminat miktarının da ıslahla artırılamayacağı- Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağı-
Yıllık uzama süresi nedeniyle tahliye isteminin ıslah olarak değerlendirilmesi gerektiği-
Örtülü ticari işletme devri iddiasına dayalı alacağın tahsili isteminde; çekini, illetten mücerret olması, kayıtsız şartsız bir borç ödenmesi anlamına gelmekte olduğu, temel ilişkiden kopuk bir çekin düzenlendiğini kabul etme olanağı bulunmadığından, mahkemece davanın faturaya dayalı alacak davası olarak ıslah edilmesinin mümkün olduğu nazara alınarak, ticari işletme devri hususunda değerlendirme yapılıp, böyle bir devrin varlığı halinde asıl borçlu ile birlikte davalının da müteselsil sorumlu ve bu sorumluluk nedeniyle de davacının talep hakkının oluşacağı-
Manevi tazminatın bölümlemeyeceği, ıslahla artırılamayacağı- Dava dilekcesinde talep edilmeyenin ıslahla artırılamayacağı-
Kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında kök parsel hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kaydı oluşturulduğu, ifrazlar, tevhitler ve satış yoluyla çekişmeli taşınmazın davacıların murislerine geçtiği bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği-
Zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında, bu konuda yapılmış bir ıslah da bulunmadan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-