Davacı bir takım haklı nedenlere dayanmış ise de asıl fesih sebebinin hakim adaylığına geçmek olduğundan, davacının haklı nedenlere dayanmasının hakkın kötüye kullanımı olduğu ve bu nedenle kıdem tazminatına hak kazanamayacağı- Davacı ve diğer çalışanlara düzenli olarak zam yapıldığı ve bunun işyeri uygulaması haline geldiği anlaşıldığından, tüm çalışanlara zam yapılırken davacıya zam yapılmamasının yerinde olmadığı- Zam nedeni ile oluşan ücret ve buna bağlı izin ücreti farkına hükmedilmesi, davacıya yapılacak zammın emsal durumda çalışana yapılan zamma göre hesaplanması gerektiği, ücret ve izin ücreti farkının terfi ettirilseydi varsayımına dayandırılamayacağı- Kısmi davanın ıslah ya da başka usulü bir işlemle belirsiz alacak davası olarak değiştirilemeyeceği- Mahkemenin hatalı ara kararına uyulması ilgilisine hak bahşetmeyeceğinden, davacı vekilinin ilk yaptığı talep arttırımının klasik anlamda ıslah olduğu, aynı davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden, davacının ikinci ıslahının hükümsüz olduğu-
Davalar birleşse de iki ayrı dava bulunduğu- Davalar birleşmeden önce yapılan ıslah talebinin asıl dosyaya yönelik olduğu, davalar birleştikten sonra birleşen dosya ile ilk kez talep edilen yıllık izin alacağına yönelik yapılan ıslahın aynı davada iki kere yapılan ıslah olarak kabul edilemeyeceğinden davacının yıllık izin alacağına yönelik ıslah istemi yok sayılarak karar verilmesinin hatalı olduğu-
Bir davada sadece bir kere ıslah yapılabileceği, ikinci kere ıslahın mümkün olmadığı, bu nedenle ikinci ıslaha değer verilerek artırılan miktara göre hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Islah sureti ile başlangıçta dava konusu edilmeyen murisin yaptığı temlikin dava konusu haline getirilemeyeceği-
Davacı kadın, anlaşmalı boşanmaya dayalı dava açmış ise de; ön inceleme duruşmasında davasına şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak devam edeceğini beyan etmesine rağmen sonraki celsede dava dilekçesini tekrar ettiğini beyan ederek usulüne uygun yeni bir dava dilekçesi sunmamış olduğu anlaşıldığından, hakimin taleple bağlılık ilkesini dikkate almaksızın erkeğe kusur yüklemesinin doğru olmadığı- Davacı kadının açıklamalı dava dilekçesi sunmadığı ve usulüne uygun tazminat talebi olmadığı, bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah (HMK m. 176) işlemi de mevcut olmadığı halde, yazılı şekilde kadın yararına maddi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Bozma ilamındaki davalının ıslaha karşı zamanaşımı def'inin tarihine ilişkin saptamanın hatalı olduğu, yapılan bu hatanın maddi hata kapsamında kaldığı, bu nedenle taraf lehine usulî kazanılmış hak da bahşedemeyeceği-
Bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilmesinin ve kıdem tazminatı, asgari geçim indirimi ve yıllık izin alacaklarının ıslahen attırılan kısımlarının da hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Talep artırımına ilişkin ıslah harca tabi olup, harcı yatırılmayan ıslaha değer verilemeyeceği-
Kısmen reddedilen tazminat davasında, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına reddedilen miktar üzerinden nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiği- Kabulüne karar verilen alacağın 2.000 TL'si iki farklı imalat alacağına ilişkin olup buna dava tarihinden itibaren, kalan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği- Yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre paylaştırılması gerektiği-
Davacı yanca herhangi bir ek dava açmaksızın yaptığı ıslah işlemiyle, dava tarihini aşacak şekilde cezai şart isteminde bulunulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Sözleşmedeki paylaşım proje esas alınarak yapılmışsa da, arsa sahibince daha sonra tadilat projesi yoluyla, 3 adet bodrum kattan 2 tanesi ortak alan olmaktan çıkarılarak, bu alanda 4 adet bağımsız bölüm teşekkül ettirilmiş ve kat irtifakında bu bağımsız bölümler arsa sahibi adına tescil edildiğinden, sözleşmede 8 adet olan bağımsız bölüm sayısı 12 adete çıkmış ve yine yüklenici aleyhine olarak bina ortak alanı daraltılmış olduğundan. sözleşmede, sonradan ilave bağımsız bölüm çıkması halinde, bu bağımsız bölümlerin paylaşımının nasıl yapılacağı kararlaştırılmamış olduğundan, paylaşımın sözleşmede belirlenen oran üzerinden yapılması ve davacı yüklenicinin sonradan ortaya çıkan bu bağımsız bölümler üzerinde, bodrum katların bağımsız bölüme dönüştürülmesi için yapılan tadilat nedeniyle ortaya çıkan masraflardan payına düşeni karşılamak kaydıyla, sözleşmedeki payı (3/8) oranında hak sahibi olduğunun kabul gerektiği- Davacı yüklenici ayrı bir dava açmak yerine bu konudaki talebini asıl davada ıslah yoluyla ileri sürdüğünden ve bu talep dava konusu dışında yeni bir talep niteliğinde olduğundan, davacı yüklenicinin fazladan yapılan bağımsız bölümlere ilişkin bedel isteminin reddi gerektiği- Asıl davada birlikte ifa kuralına göre, birleşen davada hüküm altına alınan, yargılama giderleri ve vekalet ücreti alacakları da dahil olmak üzere, davacı arsa sahibinin tüm alacaklarının ödenmesi halinde, dava konusu bağımsız bölümlerin davacı yüklenici adına tesciline karar verilmesi ve ayrıca, aynı gerekçelerle, davalı arsa sahibinin davaya karşı koymakta haklı olduğu gözetilerek asıl davada yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiği- İşçilerin sigorta pirim borçları yüklenici tarafından değil, arsa sahibi tarafından ödenmiş ve arsa sahibi bu alacağın rucüen tahsili istemiyle birleşen dava açmış olup söz konusu borç ifa edilmediği sürece, arsa sahibinin temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden, birleşen dava tarihi itibariyle bu borcunu henüz ifa etmediği anlaşılan davacı yüklenicinin cezai şart isteminin bu nedenle reddi gerektiği-TBK 'nın 182. maddesi uyarınca, hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceğinden, mahkemece, davalı arsa sahibinin tacir olmadığı gözetilerek, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın fahiş olup olmadığı ve indirilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerektiği-