Davacıların davadaki isteklerinden sadece ecrimisil miktarı üzerinden davayı harçlandırdıkları, diğer istekler olan elatmanın önlenmesi ve yıkım yönlerinden herhangi bir harç yatırmadıkları göz ardı edilerek 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 16. ve 32. maddelerine aykırı hareket edilmesinin doğru olmadığı-
Davalının davaya konu bağımsız bölümde fiilen oturmadığı saptansa dahi, tasarrufunun halen kendi elinde olup, fiilen davacıya teslim edilmediği; kaldı ki, davalının davacı aleyhine açtığı davadan ötürü bir sataşma yarattığının anlaşıldığı, o halde, TMK’nun 683. maddesi hükmü gözetilerek kayda üstünlük tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin reddedilmesinin doğru olmadığı-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi yıkım ve tazminat isteklerinde iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu dava değerinin ve buna göre alınacak harcın el atılan yer ile yıkımı istenen şeyin değeri ve talep edilen tazminat toplamından ibaret olacağı-
Dava, TMK.’nun 683. maddesine dayalı aynı haktan kaynaklanan elatmanın önlenilmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin bulunmaktadır. HMK.’ nun 4/1 uyarınca; dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Çekişme konusu 646 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın kayden davacı ve dava dışı pek çok kişi adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu,davalının kayıttan, mülkiyetten veya sözleşmeden kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı, yapılan keşif sonucunda dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu ve krokisinde çekişme konusu taşınmazdaki binanın caddeye taşkın olarak inşa edildiğinin, bu haliyle korunması gereken yapılardan olmadığının anlaşıldığı, davacının yapının asgari levazım bedeli karşılığında davacıya aidiyeti isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
Bir kamu kuruluşunun dilediği gibi kişilerin mallarına elatma hakkının mevcut olmadığı, bir tesisin plan ve projeye uygun bir biçimde yapılması sırasında veya bakma ve kullanma aşamasında zarardan kaçınılamıyor ve zorunlu olarak zarar doğmakta ise de bu davaya bakma görevinin idari yargıya ait olacağı, ancak böyle bir zorunluluk mevcut değilse kamu kuruluşunun yaptığı eylem ve işlemde bir keyfilik bulunuyor ve bu davranış bir haksız fiil niteliğini taşıyorsa böyle bir davaya genel yargıda bakılmasının gerekeceği-
Kadastro Mahkemesi’nin yetkisinin her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlayacağı-
Somut olayda davacı, inançlı işlem ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayandığına göre, mülkiyet hakkından kaynaklanan davada genel mahkemelerin görevli olduğu-