Yeni hükme yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği-
Davacının dava konusu taşınmazı 1992 yılında dava dışı kişiden satın alması, bu tarihten itibaren emlak vergilerini ödemesi ve ayrıca tanık beyanları gözetildiğinde, davacının 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi gereğince taşınmazın fiilî kullanıcısı olduğunu ispat edip edemediği- Mahkemece mahallinde yapılan keşif esnasında dinlenen tanıklar, davacının dava konusu yeri 1990’lı yıllarda V.’den satın aldığını, davacının dava konusu yeri nizasız kullandığını, taşınmazın vergilerini ödediğini, yılda bir defa taşınmazı görmeye geldiğini ifade etmiş olup davacının taşınmazı V. den 01.06.1992 tarihinde satın aldığına ilişkin bir satış senedi bulunmakta ve taşınmazın bu tarihten itibaren vergilerinin ödendiğine dair muhtelif tarih ve sıra numaralı emlak vergisi tahakkuk fişleri ile tahsilat makbuzlarının yer aldığı- Kullanım kadastrosu sırasında tapunun beyanlar hanesinde gösterilecek kişinin ekonomik amaca uygun zilyetliği değil fiilî kullanım durumunun arandığı- Dosya kapsamında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazda teknik bilirkişi rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 480 m2 yerin tespit tarihi öncesinden itibaren davacının fiilî kullanımında olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasında 10.11.1993 tarihinde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden davalı yüklenicinin, yaptığı inşaatla ilgili yapı kullanma belgesi alamadığı, ancak 2018 yılında 3194 sayılı Kanun'a eklenen geçici 16 ncı maddeye göre yapı kayıt belgesi aldığı, kat mülkiyetine geçildiği sabit olan olayda “alınan yapı kayıt belgesinin binayı imara uygun hâle getirmeyeceği”, iskân ruhsatı alınamaması hâlinde, sözleşmenin geriye etkili feshedileceği, yapının arsa sahiplerine bırakılacağı, yapı bedelinin yükleniciye ödenmeyeceği, yüklenici adına kayıtlı olan hisse ve bağımsız bölümler ile tapuya güvenerek yükleniciden hisse veya bağımsız bölüm satın alanların hiçbir şekilde iyiniyet iddiaları dinlenmeden adlarına tapuda kayıtlı taşınmazların tapularının iptal edilerek arsa sahipleri adına tescil edileceği-
Gerek 7201 sayılı Kanun'un 17 ve 20 nci maddeleri gerekse tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga Tebligat Tüzüğünün 26 ncı maddesi uyarınca, muhatabın tebligat sırasında adreste bulunmama sebebi gösterilmediğinden davacı adına çıkartılan noter tebligatının kanun hükümlerine uygun olmadığı, davacı vekillerine 20.06.1986 ve 09.03.1989 tarihlerinde tevdi edilen belgelerin ödeme belgesi niteliğinde bulunmayıp kamulaştırma işleminin tebliği yerine geçmeyeceği, tapuda ferağ verilmediği gibi kamulaştırma bedelinin ödendiğine dair herhangi bir belge de ibraz edilemediğinden kesinleşmiş bir kamulaştırma işleminin varlığından söz edilemeyeceği-
Kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hâle getirme istemine ilişkin eldeki davada, kesinleşmiş bir kamulaştırma işleminin bulunup bulunmadığı-
Hâlen tarla niteliği ile Hazine adına kayıtlı dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğuna dair şerh verilmesi istemi-
Kira alacağı sözleşmeye göre belirlenirken ecrimisil rayice göre hesaplanacağından verilen kararların birbirlerine karşı kesin hüküm dahi teşkil edemeyecekleri düşünüldüğünde aynı dava olduklarından bahsedilemeyeceği- Davacı vekili kira sözleşmesine dayanmadığından anılan bu isteğin 4721 sayılı Kanun hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün HMK 2/1 inci maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu- Davanın asliye hukuk mahkemesinde görülerek taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin devam edip etmediğinin tartışılması, hukuken geçerli bir kira ilişkisinin saptanması hâlinde işgal ve kötüniyetli bir kullanım durumu olmayacağından ecrimisil talebine ilişkin eldeki davanın reddedilmesi, aksi hâlde ise ecrimisil isteği yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
Kullanım kadastrosu sırasında taşınmazlar 2/B alanı olarak Hazine adına tescil edilirken taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanların ve muhdesatların tespit edilerek tapunun beyanlar hanesinde gösterilmekte olduğu- Kadastro tespiti sırasında taşınmazın fiili kullanımı tereke adına olmayıp kendi adına olacak şekilde davacıya ait olup davacının kardeşleri olan davalıların bu kullanıma karşı çıktıklarına veya taraflar arasında uyuşmazlık konusu edildiğine dair bir belge veya bilgi de bulunmadığı- 3402 sayılı Kanun'un Ek 4. maddesine göre tespit sırasında aranan husus fiili kullanım olup taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı- "Davacının taşınmazı kullanımının kendi adına değil, tereke adına olduğu, murisin ölümü ile taşınmazın ve üzerindeki fındık ağaçlarının elbirliği mülkiyet hükümlerine tâbi olduğu" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararı incelendiğinde hüküm fıkrasında belirtilmeyen, ancak gerekçe kısmında yer verilen ve taşınmazın 2 nci madde ya da 2/B alanında olduğu yönündeki belirlemenin kesin hüküm olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı- 1942 yılından beri orman sınırları içinde olan bir taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2 nci veya 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkarılmasının ancak idarece usulüne uygun şekilde yapılacak işlemle mümkün olduğu- İdarenin yaptığı bir tasarruf olmadan mahkemelerin orman sınırı içinde kalan bir taşınmazı orman sınırı dışına çıkarmasının teknik olarak mümkün olmadığı- Somut olayda her ne kadar 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonu taşınmazları hazine adına orman sınırı dışına çıkarmışsa da işleme itiraz edilmesi üzerine aynı komisyonun bu işlemi iptal ettiği sonra da taşınmazları orman sınırı dışında bıraktığı, dolayısı ile çekişmeli taşınmazlar bakımından ayakta olan 2 nci madde çalışmasından söz edilemeyeceği, kesinleşen orman tahdidi içinde kalan bir taşınmazın orman sınırı dışında yani ziraat alanında bırakılmasının ise kanuni bir dayanağının olmadığı, dolayısı ile 7 numaralı komisyon tarafından yapılan hiçbir işleme değer verilemeyeceği ve çekişmeli taşınmazların hâlen 1942 yılında kesinleşen orman tahdit sınırları içinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idare tarafından pasif ve suskun kalınmış ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edilmiş, aynı zamanda dava konusu taşınmazda paydaş olan idarenin mülkiyet hakkının özüne dokunan bu eylemi ile kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmiş olduğu, dava konusu taşınmazın uzun yıllardan beri yapılan parselasyon planları ile kamu hizmetine tahsis edilmiş olması ve son olarak da özel spor tesisleri alanına tahsis edilmiş olması nedeniyle fiilen el atılmamış olsa dahi mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığı, belirtilen nedenlerle taşınmaz bedelinin ödenmesi gerektiği-