İçerik Akışı

TEİAŞ- RES Katkı Payı Anlaşması- RES katkı payı- Adli yargı-

TEİAŞ'ın hukuki statüsünden bağımsız olarak, anlaşmanın imzalanmasından sonra TEİAŞ'a tanınan imtiyazlı bir yetkiden, sözleşmeyi tek taraflı değiştirme, denetleme, cezai işlem tesis etme veya tek taraflı feshetme gibi üstün bir kamu gücünden söz etmenin mümkün olmadığı- Anlaşmada tarafların karşılıklı yükümlülüklerinin bulunduğu, tarafların bununla bağlı olduğu, uyuşmazlığın anlaşma öncesindeki yarışma ihalesi sürecine ilişkin olmadığı gözetildiğinde, anlaşma hükümleri çerçevesinde özel hukuk sözleşmesi niteliğindeki RES Katkı Payı Anlaşması'nda düzenlenen RES katkı payı bedelinden kaynaklı davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği-

Tahkim anlaşması- Tahkimden önce mahkemeye başvurma hakkının tanınması-

Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklı ihtilafın hakem usulüyle çözüleceği kararlaştırılarak tahkim şartına yer verildiği, ancak davalı yönünden 'tahkime başvurulmadan önce mahkemeye başvurma hakkının da tanındığı', bu şekliyle uyuşmazlığın çözümünde tek yetkili olarak hakemin kabul edilmediği, tahkim iradesi açık ve kesin olmadığından tahkim şartının geçersiz olduğu-

Tüzel kişiliği sona eren mükellef- Vergi tarhiyatı- Tarh işlemi-

7103 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemde tasfiye dışındaki nedenlerle tüzel kişiliği sona eren mükelleflerin tüzel kişiliğinin sona ermesinden önceki döneme ait vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemlerinin kanuni temsilciler adına yapılmasındaki hukuki belirsizlik, bu işlemleri sebep unsuru yönünden belirli bir kanuni dayanaktan yoksun bırakıldığını gösterdiğinden davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla cezalı tarhiyat yapılmasının kanuni dayanağının bulunmadığı ve bu durumun tarh işlemini sebep unsuru yönünden hukuka aykırı kıldığı-

İstinaf dilekçesinin içeriği- Cezai şart-

Davalı vekilinin istinaf dilekçesinin "işin eksiksiz teslim edildiği"ne ilişkin olmasının, bölge adliye mahkemesince "sözleşmeden doğan edimin ayıplı ifa edildiği ve hükmedilen cezai şart alacağı"na ilişkin olarak açık istinaf bulunmadığından bahisle esastan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı- Yüklenicinin istinaf dilekçesinde işin tamamını eksiksiz bir şekilde teslim ettiğini ifade etmiş olduğundan cezai şartı da istinaf ettiğinin kabulü gerekeceği-

Vekalet ücreti- Muaccel olma- Aciz vesikası-

Davacı avukatın, davalının vekili olarak alacağının tahsili için borçlu aleyhine icra takibini yürüttüğü, takibin kesinleşmesi üzerine borçlu adına kayıtlı taşınmazların haczi ve satışı yoluna gidildiği ancak alıcı çıkmaması üzerine satışların düştüğü, davacı avukat tarafından başkaca işlem yapılmadığı, davalının, vekili olan davacıyı şikâyeti üzerine davacının vekâlet ücretini tahsil amacıyla icra takibi başlattığı, takibe itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasının açıldığı uyuşmazlıkta, davacı avukatın vekâlet ücretini talep edebilmesi için bu alacağının muaccel olması gerektiği- Davacının; henüz davalının alacağı tahsil edilmediğinden veya aciz vesikası alınmadığından, avukatlık ücreti alacağının muaccel olmadığı- "Davalı asilin davaya konu icra takibinden önce savcılığa davacı avukat hakkında şikâyette bulunması nedeniyle vekâlet ilişkisinin devam ettiğini söylemenin mümkün bulunmadığı, davalının şikâyeti ilgili bir ceza davası olmadığı gibi davacının taşınmazı iki kere satışa çıkardığı, gayrimenkul satışlarının emek gerektiren işler olması nedeniyle davacının vekâlet görevini yerine getirdiği" şeklindeki direnme kararının hatalı olduğu-

İşçilik alacağı-Yurt dışı iş sözleşmesi- Tarafların hukuk seçimi- İş ilişkisinin yabancılık unsuru taşıması- Genel işlem koşulları-

Davacı işçinin, tarafların hukuk seçimi yaptıkları yurt dışı iş sözleşmesi uyarınca, 15.11.2011-28.08.2013 tarihleri arasında Umman'da geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Umman Hukukunun ve 26.11.2013-20.10.2015 tarihleri arasında Irak'ta geçen çalışma dönemi yönünden (aynı zamanda mutad işyeri hukuku olan) Irak Hukukunun uygulanması gerektiği, Türk Hukuku uygulanmak suretiyle sonuca gidilemeyeceği- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığı ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı- Davacının hizmet cetveli, yurda giriş-çıkış kayıtları ve banka hesap hareketleri değerlendirilerek hizmet süresi belirlenmiş ve (27.10.2004-13.10.2005 ve 16.06.2006-29.06.2007) tarihleri arasındaki çalışma dönemleri davalı işverenin başka bir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde davacının işyerlerinde çalıştığını kabul ettiği olgusundan hareketle hizmet süresine eklenmiş ise de, söz konusu dosya görülmekte olan bu dava dosyası içinde bulunmadığından ve bu kabule ilişkin gerekçe de oluşturulmaksızın karar verildiğinden, kararın hizmet süresine ilişkin bölümü yönünden yargısal denetim yapılmasının mümkün olmadığı-"Hukuk seçiminin iş sözleşmelerinin özel niteliği gereği zayıf taraf olan işçiyi korumak amacıyla ancak işçi lehine olmak kaydıyla sınırlı olarak tanındığı, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde seçilen hukuka ilişkin hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olup matbu hazırlandığı, sözleşme hazırlanırken sözleşmenin yapılması sırasında karşı taraf olan işçiye uyuşmazlığa seçilen hukukun uygulanacağı hakkında açıkça bilgi verilmediği, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlanmadığı ve işçinin bu koşulları açıkça kabul ettiğinin belirtilmediği, bu nedenle taraflar için bağlayıcılığı olmayacağı, TBK 21 uyarınca yazılmamış sayılması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- "Yerleşmiş içtihattan dönülmesi, ancak içtihatların birleştirilmesi yoluyla mümkün olduğundan HGKnun öncelikle içtihatların birleştirilmesi yoluna başvurması gerektiği, bu aşamada esastan inceleme yapılmasının mümkün olmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Bölge adliye mahkemesi- Denetim mahkemesi- Hüküm mahkemesi- Husumet-

Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmakla ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybettiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin artık "denetim mahkemesi" değil, "hüküm mahkemesi" sıfatıyla hareket ettiği- İstinaf incelemesi sırasında yapılamayacak işlemleri düzenleyen hüküm gereğince, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespitine ilişkin eldeki davada ihtilaf konusu dönem içerisinde davacı adına dava dışı işverenler tarafından yapılmış bildirimler bulunmakta olup yapılan yargılama sonucunda verilecek hükmün sözü edilen işverenlerin hak alanını etkileyebilecek mahiyette olduğu da gözetildiğinde hüküm mahkemesi sıfatıyla hareket eden Bölge Adliye Mahkemesince HMK 124 uyarınca tespitine karar verilen dönemde davacı adına bildirim yapan dava dışı işverenlere husumet yöneltilmesi için davacıya süre verilerek davaya katılımları sağlandıktan ve ilgili işverenlerin göstereceği deliller toplandıktan sonra dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre infaza elverişli karar vermesi gerektiği-

İdari para cezası- Kamu görevlilerince düzenlenen tutanak- Silahların eşitliği

İdari para cezasına dayanak olan kabahati işleyip işlemediği yönünde karar vermenin Anayasa Mahkemesi'nin görevi olmadığı- Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, başvurucunun iptal başvurusunun kabulü anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde başvurucunun iptal başvurusunun kabul edilmesi gerektiği anlamına da gelmediği- Hâkimliğin, kamu görevlilerince düzenlenen tutanağa üstünlük tanıyan yaklaşımının, başvurucunun savunma yapmasını anlamsız hâle getirdiği ve başvurucuyu kamu otoritesi karşısında dezavantajlı konuma düşürdüğü, bu durumun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği-

Ayrımcılık yasağı ihlali- Hastane personeli-

Hastane bünyesinde çalışan personelin yoğun bakım servisinde tedavi gören N. Z. isimli yaşlı ve savunmasız yoğun bakım hastasına yönelik eylemlerinin insan onurunu zedeleyici, sindirici, aşağılayıcı ve küçük düşürücü nitelikte olduğu, bu durumun 6701 sayılı Kanun’da düzenlenen ayrımcılık yasağının özel bir görünümü olan tacize vücut verdiği ve 5326 sayılı Kanun’da yer alan özel düzenleme dolayısıyla muhatap Hastanenin 6701 sayılı Kanun kapsamında meydana gelen ayrımcılık yasağı ihlalinden sorumlu olduğu-

Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden karar verilmesi- İlk derece mahkemesi tarafından direnme kararı verilip verilemeyeceği-

Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden kurulan hükme ilişkin Özel Daire bozma kararı sonrası dosya ilk derece mahkemesine gönderilmişse de, HMK 373/2 gereğince dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerektiği- Yanılgı sonucu dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olmasının, bölge adliye mahkemesinin HMK 373/3 kapsamında bozma kararına karşı uyma veya direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı ve bu yetkinin ilk derece mahkemesine geçmeyeceği- İlk derece mahkemesince direnme adı altında verilen kararın bir sonuç doğurduğundan ya da tarafların leh ve aleyhine usule ilişkin hak bahşettiğinden söz edilemeyeceği-