İçerik Akışı

Ehliyetsizlik- Kesin hükümsüzlük- Hukuki yarar- Varis- Muvafakat- Taraf ehliyeti

Ehliyetsiz bir kimsenin vermiş olduğu vekaletname ve bu vekâletnameye dayalı olarak gerçekleştirilen sözleşmelerin kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğu ve bu iddianın hukuki yararı mevcut olan herkes tarafından ileri sürülmesinin mümkün olduğu ve diğer varislerin asıl davaya muvafakatlerinin mevcut olup olmamasının taraf ehliyeti bakımından herhangi bir önemi bulunmadığı-

İhalenin feshi- Muhammen bedel- Zarar unsuru-

"İhalenin feshi sebepleri" konusunda Yargıtay 12. Hukuk Dairesince görüş değişikliğine gidilmek suretiyle; ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) "malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin, ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunduğu"nun kabul edilmeye başlandığı- Malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olmasının, her zaman "zarar unsurunu oluşturmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu" anlamında yorumlanamayacağının kabul edilmeye başlandığı-

Lastiği patlayan vekilin duruşmaya geç kalması- Davanın açılmamış sayılması- Mahkemeye eski hâle getirme talebinde bulunulması (HUMK 166, 169)-

Vekilin aynı gün ve saatteki dosyasının duruşmasına saat 09.20’de girip 10.00’da çıktığı, Kayseri’den Avanos’a gelirken eşinin kullandığı aracın lastiğinin patladığı ve bu nedenle duruşmaya geç kaldığı gözetildiğinde, anlatılan sebeplerle vekilin eski hale getirilme talebinde haklı olduğu gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilen dava dosyasının "eski hale getirilmesine" karar verilerek yargılamaya yeni esas numarası üzerinden devam olunduğu- HUMK 169 uyarınca eski hâle getirme isteminin ilgili mahkemeye yöneltileceği- Davanın takip edilmemesi nedeniyle mahkemece verilen "davanın açılmamış sayılması" kararının usule ilişkin bir karar olduğu ve dolayısıyla uyuşmazlığın esasını çözüme bağlayan ve mahkemenin o işten mutlak anlamda el çekmesi sonucunu doğuran bir karar olmadığı, mahkemece istemin incelenip dayandırıldığı olgular değerlendirilerek bir karar verilmiş olmasının usule ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun olduğu- "Duruşma gün ve saatinin belirlenmesine ilişkin işlemin bir usul işlemi sayılamayacağı, dolayısıyla somut olayda eski hâle getirme sebeplerinin bulunmadığı, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karardan sonra mahkemece bu kararın kaldırılarak yargılamaya yeni bir esas numarası üzerinden devam edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, mahkemelerin nihai kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Tüketicinin kredi borcunun teminatı olarak banka nezdindeki emekli maaşı hesabından virman suretiyle ödeme yapılması kabul etmesi bağlayıcı mıdır?

Emekli olsa da kişinin kendi rızasıyla kendi kredi borcunu, alacaklı ile aralarındaki anlaşmaya uygun şekilde dilediği gibi ödeyebileceği, aksinin kabulünün sözleşme serbestisi ve ahde vefa ilkelerine aykırı olacağı- 5838 s. K. m. 32 ile değişik 5510 s. K.’un 93 üncü maddesine gelen ek ibare ile, borcun icra takibiyle tahsili yoluna başvurulmuş olması hâlinde borçlunun muvafakati ile hacze devam edilmesine imkân tanındığı- Emekli maaşından başka bir gelirinin olmadığı yönündeki genel kabulden dolayı zayıf tarafı daha da zayıf hâle getirmeme saiki ile korunan tüketicinin, kendi iradesiyle imzaladığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kavuştuğu ve sosyo-ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda harcadığı meblağı yine emekli maaşı ile ödemek zorunda olduğunu bilebilecek durumdayken, çekeceği kredinin ödeneceği ihtimalini banka gözünde kuvvetlendirir şekilde emekli maaşını mal varlığının bir parçası olarak gösterdiği, bu inançla hareket eden bankanın davacıya birden çok kez kredi tahsis ettiği, davacının başka bir yolla taksit ödemesinde bulunmadığı, en başından beri ödeme yöntemi olarak tercih ettiği virman usulüyle kredi taksitlerinin her ay düzenli tahsil edilmesine itiraz etmediği ve dava açmakla davacının bu yöndeki iradesinin ortadan kalktığını gören banka tarafından bu usulle yapılan tahsilâta son verildiği gözetildiğinde, söz konusu kesintilerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptalinin ve bu talebin kabulüyle bağlantılı olarak da kesilen bedellerin iadesinin istenmesi hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği- "Emekli maaşlarının haczedilemezliği ve bundan feragatin geçersizliğine dair hükümlerin emredici mahiyet taşıdığı, kredi sözleşmelerine konulan, bankaya takas/virman/mahsup işlemi yapma yetkisi veren hükümlerle hem tüketici hem de emekli olmakla zayıf ve sosyal devlet ilkesi gereği korunmaya muhtaç durumda olan kişinin kendisi lehine kanun koyucu tarafından öngörülen korumadan mahrum kaldığı, söz konusu sözleşme hükümlerinin İİK m. 83/a ve 5510 s. K. m. 93'e ayrılık teşkil ettiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

İş kazası- Tazminat istemi- Zamanaşımı süresinin başlangıcı- Zararın öğrenilmesi- Islah

İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ola da, davacının zararının, -kayıp oranı ve kontrol muayenesine gerek olmadığı bilgilerini içerir -SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı raporuyla kesin şekilde belli olduğu- İş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için meslekte kazanma gücü kayıp oranının gerekli olduğu ve zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "Zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamına geldiği, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği" görüşünün, "29.05.2019 T. 8/3 s. içtihadı birleştirme kararına göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğundan, zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği" görüşünün ve "zamanaşımının, davacının malûliyet oranının kesin olarak belirlendiği Adli Tıp Kurumu raporu tarihinden başlatılması gerektiği, bedensel zararın kesinleşmemesinin sonuçlarını davacıya yüklemenin hakkaniyete aykırı olduğu" şeklindeki değişik gerekçe içeren görüşün HGK çoğunluğunda benimsenmediği-

Aile Hukuku Semineri

Av. Öznur Taş Anısına

Maddi ve manevi tazminat istemleri- Objektif dava birleşmesi (davaların yığılması)- Temyizde kesinlik sınırı-

Aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebin (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmesi (objektif dava birleşmesi) durumunda temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamlarının esas alınması gerektiği-"Dava, maddi ve manevi tazminat istemini içerdiğinden, davaların yığılması söz konusu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Asıl dava ve birleşen dava tarihinin hatalı gösterilmesi veya hiç yazılmaması- Yeni bir mahkemenin faaliyete geçmesi- Usul ekonomisi-

Asıl dava ve birleşen dava tarihinin hatalı gösterilmesi veya hiç yazılmamasının mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olduğu esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmayacağı- Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- Taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Turgutlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılmasının olanaklı olmadığı ve bu hususun usul ekonomisi ilkesine de uygun düşeceği-

İhalenin feshi- Satış ilanının tebliği- Kamu düzeni- İcra mahkemesinde re'sen gözetilecek hususlar-

İhalenin feshini isteyen şikâyetçinin, kendisine ya da vekiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ayrıca ve açıkça ileri sürmediği sürece, kamu düzeninden olmadığından bu hususun re'sen fesih nedeni olarak incelenemeyeceği- Şikâyetçi borçlu vekilinin ihalenin feshi isteminde "satış ilanının müvekkiline usulsüz tebliğ edildiği" ileri sürmesi ve icra mahkemesince "borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edildiği" gerekçesiyle ihalenin feshine karar verilmesinden sonra kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "satış ilanı tebliğinin usulüne uygun olduğu" gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile şikâyetin reddine karar verilmiş olup bu kez karar borçlu vekilince temyiz edildiğinde, borçlu vekili temyiz dilekçesinde "müvekkiline yapılan satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunu" ayrıca ve açıkça ileri sürülmediğinden, bu hususun Özel Daire tarafından resen dikkate alınarak bozma konusu yapılmasının hatalı olduğu-

Borçlunun alacağını babasına temlik etmesi- Tasarrufun iptali- Ticari örfe dayalı ödeme olgusu- Dava dışı şirketlerin ticari defterlerinde inceleme yapılması gerekir mi?

Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanması zorunlu olduğundan, borçlunun temliknameye dayalı olarak alacağını babasına temlik etmesi işleminin İİK 278/III-1 gereği bağışlama hükmünde kabul edilemeyeceği- Borçlunun temliknameye dayalı olarak alacağını temlik ettiği babası (üçüncü kişi), İİK m. 279/son borçlu oğlunun vaziyetini bilmediğini ispat edemediğinden iptal davasının kabulü gerektiği- Alacağın temliki işlemi, dava dışı şirketlerle yapılmadığından, ticari örfe dayalı ödeme olgusunun somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, dava dışı şirketlerin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak temlik işleminden öncesinde ve sonrasında devam eden bir ilişki olup olmadığının incelenmesinin gerekmediği- Temlik işleminin tarafı dava dışı şirket ile davalı üçüncü kişi olmadığından, bu yönde bir araştırma yapılmasına yer olmadığı ve temlik işleminin İİK m. 280/1 ve 3 gereği de iptale tabî olduğu-