İçerik Akışı
İdare- Yüklenici- Özel hukuk ilişkisi- Borçlar Hukuku
Sözleşmenin imzalanmasından sonra idare ile yüklenici arasında özel hukuk ilişkisi doğmuş olacağından ve buna ilişkin uyuşmazlık adli yargı mahkemelerinde çözümleneceğinden iptal kararının taraflar arasında imzalanmış sözleşme hükümlerini değiştirmiş sayılması gerektiği ve adliye mahkemelerinin de buna uygun işlem yapmak zorunda olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkarılamayacağı; aksine bir kabul yargı yolu kurallarına aykırı olduğu kadar Borçlar Hukuku düzenlemelerine, tarafların sözleşme ile bağlılığı ilkesine de aykırı bir sonuç olacağı-
Kambiyo senedi- Takip- Birleşme
Somut olayda; dava dışı keşideci borçlu aleyhine 05.05.2017 tarihinde 08.09.2016 keşide tarihli senetlere dayanarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibin kesinleştiği, takip devam ederken borçlunun şahıs şirketinin tüm varlık, borç, hak ve yükümlülükleriyle ve tüzel kişiliği sona ermek suretiyle tasfiyesiz bütün halinde devir yolu ile birleşme kararı alındığı, birleşmenin 27.10.2017 tarihinde ticaret sicil gazetesinde yayımlandığı, birleşme sözleşmesine dayanılarak kambiyo senedinde imzası olmayan ve takipte de taraf olmayan 3. kişinin kambiyo senedine özgü takipte borçlu olarak eklendiği görüldüğünden, birleşme ve birleşmenin taraflara getireceği hak ve yükümlülükler yargılama yolu ile belirlenmeden kambiyo takibinde borçlu olarak yer almayan birleşilen 3. kişiye dosya borcunu ödemesi için muhtıra gönderilmesi ve bu muhtıraya dayalı olarak yapılan haciz ve satış işlemlerinin hukuka aykırı olduğu-
Alacağın temliki- Aktif dava ehliyeti-
Dava konusu alacak temlik edildiğinden bu hususun aktif dava ehliyetine ilişkin dava şartı olup, davanın devamı boyunca bulunması ve mahkemece de re'sen nazara alınması gerektiğinden temlikname göz önünde bulundurularak aktif dava ehliyetinin varlığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar vermek gerektiği-
Yurtdışı projeleri- İşçi- Mutad işyeri hukuku
Davalı işverenin yurt dışı projelerinde çalıştırılmak üzere istihdam edilen davacı işçinin, tüm çalışma döneminde de Rusya'da bulunan davalıya ait işyerinde çalıştığı, işçinin görme edimi fiilen söz konusu ülkede yerine getirilmiş olup ilgili dönemlerde mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı Rusya olduğu- Hukuk seçimi anlaşması bulunmayan tüm çalışma döneminde mutad işyeri hukuku olan Rusya hukukunun uyuşmazlıkta uygulanması gerektiği-
İfanın imkansız hale gelmesi- Denkleştirici adalet
Hükme esas alınan 09.11.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar her bir dönem için tek tek uygulanmamış olup, anılan rapor hüküm vermeye yeterli olmadığı- Denkleştirici adalet ilkesi gereğince; davacının ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği dava tarihindeki ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs olmak üzere en az 6 etkenin) ortalamalarını esas alan uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alınarak belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara alacağa hükmedilmesi gerektiği-
Babalığın hükmen tespiti- Nafaka-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporu- UYAP sisteminde taralı olması- Tebliğ-
Bilirkişi raporlarının UYAP sisteminde taralı olması durumunda taraflara tebliğ edilmeyeceğine dair bir hüküm bulunmadığı- Bilirkişi raporlarının taraflara tebliğ edilmesinin hukuki dinlenilme hakkının gereği olduğu- Davalı vekiline ek rapor tebliğ edilmeden rapora yönelik bilgi sahibi olma ve açıklama haklarını kısıtlar biçimde karar verilmiş olmasının yerinde görülmediği-
İyi Bayramlar
E-uyar ailesi olarak Kurban Bayramı’nı sizinle birlikte paylaşmaktan mutluluk duyarak bu özel bayramı aileniz ile birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı olarak geçirmenizi dileriz.
Taşınmaz Hukuku Kongresi Fırsatları
Dijital Hukuk Akademisi & E-Uyar İşbirliği
Hatalı ifraz- 3402 s. K. m. 41 uyarınca taşınmazda yapılan yüzölçümü düzeltilmesi- Fon zararı- Devletin sorumluluğu (TMK m. 1007)- Sebepsiz zenginleşme-
1956 yılında yapılan ifraz işlemiyle yüzölçümü eksik tescil edilen taşınmazın bu haliyle davacı TMSF adına kayıtlıyken davalı şirkete ihale ile satılarak devredildiği ve tapudaki yüzölçümü düzeltim işleminin daha sonra yapılmış olduğu- Tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan dolayı TMK m.1007 anlamında Devletin sorumlu olacağı- Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin veya tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemlerinin hatalı olması yeterli olmayıp, öncelikle bir zararın ve bu zararın tapu sicilinin tutulması veya kadastro işleminden doğması veya kaynaklanmasının gerektiği- Dava konusu taşınmaz, davacının elinden, adına tescil edilen eksik yüzölçümüyle çıkmış olup davacının tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararı bulunmadığı- Davacı TMSF'nin taşınmazı devir aldığı tarihte tapuda hangi yüzölçümü miktarıyla kayıtlı ise, mülkiyeti devrettiği tarihte de aynı miktarla kayıtlı olması nedeniyle fakirleşme koşulunun davacı yönünden gerçekleşmediği, sadece dava konu taşınmazın ilk tespit malikinin gerçek miktardan daha az yüzölçümü ile taşınmazın tapuya kaydedilmiş olması ve daha küçük yüzölçümü ile satmış olması nedeniyle fakirleştiğinin kabulü ile sebepsiz zenginleşme ilkesine dayanarak taşınmazı satın alan kişiye dava açma hakkı bulunduğu- "Amme alacaklarına mahsuben temlik edilen taşınmazın tasfiye amacıyla Fon tarafından edinildiği, davaya konu olayda zararın oluştuğu, TMK m. 1007 kapsamında davalı Hazinenin sorumlu olduğu, ayrıca davalı şirketin hatalı ölçüm sebebiyle taşınmazın gerçekte daha küçük yüzölçümlü olduğu bilinmek suretiyle satışının yapıldığı sabit olmakla davalı şirketin sebepsiz zenginleştiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-