İçerik Akışı

Geçici koruma statüsündeki Suriye vatandaşlarının boşanma davasında uygulanacak hukuk- Yabancılık unsuru- Müşterek milli hukuk- Türk hukuku-

Taraflar Suriye vatandaşı olup, 6458 s. Kanun uyarınca geçici koruma statüsünde yer aldıkları- Boşanma sebepleri bakımından müşterek milli hukukları araştırılarak öncelikle bu hukukun uygulanması, yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi ya da tespit edilen yabancı hukukun Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde Türk hukukunun uygulanması gerektiği, müşterek milli hukukları araştırılmadan Türk hukukunun uygulanmasını hatalı olduğu-

Soybağının reddi- Nüfus kaydı davası- Hak düşürücü süre- Usuli kazanılmış hak-

Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu gözetilerek, murisin mezar yeri belli olduğuna göre, mahkemece masrafı ileride yasal nedenlerle zorunlu taraf olan nüfus idaresi dışında haksız çıkan taraftan tahsil edilmek üzere suçüstü ödeneğinden karşılanmak üzere re'sen DNA testi yaptırılıp alınacak sonuç gözetilerek karar verilmesi gerektiği- Bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı- Karşı oy yazısında "Soybağının reddi istemine ilişkin olan davada, delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın nüfus kaydı davası olduğu değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi"nin doğru olmadığı görüşünün savunulduğu-

İşlemin iptali istemi- Hukuka aykırılık- Muvazaa- Türk Eczacılar Birliği- Yönetmelik-

Davacı tarafından davaya konu yönetmeliğin 1. maddesinin "tamamı yönünden iptal istemi"ne yer verilmiş ise de, 1. maddede yer verilen düzenlemelerin tamamının değil sadece eczacıların yerleştirme puanlarının eşit olması hâlinde kurum tarafından noter huzurunda çekilecek kurada Türk Eczacılar Birliği temsilcisinin bulunmaması yönünden "hukuka aykırılık iddiası"nda bulunulduğu, yine düzenlemenin 2. maddesinin de "tamamının iptali istenildiği" belirtilmiş ise de, anılan maddede yer verilen düzenlemelerin "tamamına yönelik bir hukuka aykırılık iddiası"nda bulunulmadığı, sadece muvazaa konusunda "Türk Eczacılar Birliği temsilcilerinin yer aldığı Komisyona yer verilmemesinin hukuka aykırı olduğu iddiası"nda bulunulduğu dikkate alındığında; anılan maddelere yönelik iptali istenen kısım/kısımların açık, net ve tereddüde mahal vermeyecek bir şekilde belirtilmesi, eğer söz konusu maddelerde eksik düzenleme olduğu ileri sürülüyorsa maddelerin hangi kısımları veya cümleleri yönünden böyle bir iddiada bulunulduğu hususunun ayrı ayrı gösterilmesi, iptali istenilen her bir düzenlemeye yönelik hukuka aykırılık sebeplerinin ve bu düzenlemelerin davacının menfaatini ne şekilde etkilediğinin -menfaatini ortaya koyan bilgi ve belgeler de sunulmak suretiyle- ayrı ayrı açıklanması, istemin dava dilekçesinin konu, içerik ve sonuç kısımlarında uyumlu bir şekilde belirtilmesi suretiyle 2577 sayılı Kanun'un 3. maddesine uygun olarak yenilenen, Danıştay Başkanlığına hitaben yazılmış açık ve anlaşılabilir bir dilekçeyle dava açılması gerektiği-

Çekte “Bedeli teminat içindir” ibaresi- Meşru hamil- Çekin takas odaları aracılığı ile ibrazı- Temlik cirosu- Beyaz ciro-

Çekte rehin cirosu yapılamayacağı ve çekin sadece tahsil veya temlik cirosuyla verilmesinin mümkün olduğu- Çekin üzerinde davalı banka tarafından yazılan “Bedeli teminat içindir.” ibaresinin bulunması durumunda çekte rehin cirosu olduğundan davalı bankanın bu çek yönünden meşru hamil kabul edilemeyeceği, davalı banka aleyhine açılan menfî tespit ve istirdat davalarının kabulü gerektiği- Dava konusu diğer çek, bankalararası takas odaları aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya ibraz edilmiş olup, davalı şirketten temlik cirosu niteliğini taşıyan beyaz ciro ile ile çeki devralan davalı banka aynı zamanda muhatap banka durumunda olmadığından ve çek davalı banka tarafından ibraz edildiğinden, davalı bankanın yetkili hamil olduğunun kabulü gerektiği-

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü- İzinsiz afiş- İdari para cezası

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü çerçevesinde izinsiz afiş astığı için başvurucuya idari para cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği-

Sadakat yükümlülüğü- Tanık beyanları, HTS kayıtları- Cep telefonundaki fotoğraflara dair bilirkişi incelemesi- Şiddetinin sürekli olması- Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmeyen iddia savunmalar-

Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıldığının tanık beyanları, HTS kayıtları, (bilirkişi vasıtasıyla incelenen ve içindeki fotoğraflara yönelik rapor düzenlenen) cep telefonu kayıtlarıyla sabit bulunduğu- Erkeğin kadına yönelik şiddetinin sürekli olduğu (tanık beyanı), erkeğin "sadakatsizliğin delili olarak sunulan video kaydının evlilik öncesine ait olduğu" savunmasının dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında ileri sürülmediği, istinaf aşamasındaki iddiaya itibar edilemeyeceği- Erkeğe verilen kusurun tanık beyanlarıyla ispatlandığı, kadına verilen erkeğe küfür onur kırıcı söylem ve hakaret ettiğine yönelik tanık beyanının sadece bir olaya ilişkin olması sebebi ile af kapsamında kalmakla kusur olmaktan çıkartılması gerektiği- Kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, ortak çocuk için aylık 800,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-

(HSK) 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı- Asliye ticaret mahkemelerinin kurulmasının göreve etkisi-

Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- "Tabii hâkim ilkesi" ve "usul ekonomisi ilkesi" ve HSK'nın ilgili kararlarında asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine dair herhangi bir hükme yer verilmediği gözetildiğinde, "esasen bu konuda HSK'nın yargı yetkisine ilişkin düzenleme yapması da mümkün bulunmadığından", asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların yargılamasına devam etmesi gerektiği- Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesine ilişkin uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılmasının olanaklı olmadığı (direnme kararının yerinde olduğu)-

İcra ve İflâs Hukuku Kongresi

Av. Arb. Volkan Aksu Anısına

Asıl işveren-Alt işveren-Muvazaa-Toplu iş sözleşmesi-Bildirim yükümlülüğü-Sendika üyeliği-

Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamayacağı veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulamayacağı, aksi hâlde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem göreceği-Alt işveren, asıl işveren karşısında bağımsız bir işveren sıfatına sahip olduğundan ve alt işveren tarafından aynı coğrafi birimde faaliyet yürütülse dahi alt işverenin işyeri hukuki olarak bağımsız bir işyeri niteliğinde kabul edildiğinden alt işveren işçilerinin asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanma olanağının bulunmadığı ve ancak, alt işveren, asıl işveren karşısında bağımsız bir konumda ve kendi emrinde işçi çalıştırdığından asıl işverenden ayrı olarak kendisinin taraf olduğu bir toplu iş sözleşmesi imzalayabileceği- Asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ya da geçerli olarak kurulmadığı tespit edilerek alt işveren işçisinin başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği durumlarda, işçi toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa bile gerçek işvereni olan asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması ancak sendika üyeliğinin bu işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkün olduğu-Davalı Belediyeye ait işyerinde dava dışı alt işveren şirketlerin işçisi olarak çalışan davacı, alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunu ve bu nedenle asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden faydalanması gerektiğini ileri sürerek muvazaa tespiti ile işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği ve bu itibarla, davacının üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesi gerektiğinden davacının sendika üyeliğinin davalı Belediyeye 27.02.2018 tarihli Sendika yazısıyla 05.03.2018 tarihinde bildirildiği ancak alacak hesabının sendika üyelik bildirim tarihi öncesini kapsayan 01.03.2014 ila 2017/Ekim ayları arasındaki döneme ilişkin olduğu görülmekle davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırıldığı dönem yönünden sendika üyeliğini davalı Belediyeye bildirmediği ve davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için davalı Belediyeye yapılmış bir başvurusunun bulunmadığı anlaşıldığından Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında, davacı işçinin sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olduğunun belirtildiği ve İlk Derece Mahkemesince bu bozma kararına uyulması ile davalı işveren yararına usuli kazanılmış hak oluştuğundan direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ile; kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı, hakkını kötüye kullanan, muvazaalı işlemle işçinin sendika üyeliğini engelleyen ve üye olduğu hâlde toplu iş sözleşmesinden yararlandırmayarak muvazaalı işlem yapan işverenin hukuk düzeninde korunmaması, muvazaalı işlemin sonuçlarına muvazaanın tarafı işverenin katlanması gerektiği, dosya içeriğinde işveren tarafından sunulan evraklardan davalı işverenin davacının sendika üyeliğinden haberdar olduğunun anlaşıldığı ve hukuk güvenliği açısından da direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşlerin Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-

Karma konkordato- Borçlunun ödeme gücü olması- Faizsiz ödemelerin uzun vadeye yayılması- Projenin konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı olarak görülmesi-

Tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesinin karma (bileşik) konkordato olarak adlandırıldığı- Karma konkordato talep eden borçlunun borca batık olmadığı, ödeme gücü bulunduğu, tasdik edilen projenin faiz içermediği, projede hem üç ay ödemesiz dönem kararlaştırılması hem de ödemelerin beş yıl gibi uzun vadeye yayılması dikkate alındığında, konkordato talebinden sonra mühlet hükümlerinin sağladığı hukuki korumadan yararlanan borçlunun yeni bir süreden yararlandırılmasının yerinde olmadığı- Alacaklıları mağdur edecek ve konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğinde görülen projedeki teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığı (İİK m. 305/1-b) ve neticede borca batık olmayan şirket hakkında talebin reddine karar verilmesi gerektiği-