İçerik Akışı

Şirket- Tebligat-

Şirkete, klasik usulle tebligat yapılmadan doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğünden bildirilen adrese önce klasik usulle tebliğ çıkartılması, tebliğ edilmemesi üzerine de Teb.K.m.35'e göre tebligat yapılmasının mevzuat hükümlerine aykırı olduğu-

Kaptan- Delil- Riziko-

Bilirkişi raporunun, davacının kaptanı tarafından sunulan ve ilgi olarak tutulan yazıya istinaden düzenlendiği, kaptan tarafından verilen bilgiye istinaden yapılan inceleme sonucunda rizikonun gerçekleştiği teknede makina arızasının bulunduğu ve bu nedenle 11.07.2019 tarihinde limana giriş yapıldığının tespit edildiğinin yazılı olduğu, ancak makina arızasının sebebine ilişkin herhangi bir görüşe yer verilmediği, dolayısıyla kaptanın raporuna istinaden düzenlenen ve sebebe ilişkin gerekçe içermeyen bu belgenin davacı lehine delil oluşturmayacağı gibi davacının süresi içinde hava şartlarına ilişkin başkaca bir delil sunmaması karşısında, bilirkişilerce meteorolojiden edinilen bilgilere göre inceleme yapılmasında da herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı sigortacının tazminat yükümlülüğünün doğduğu-

İyiniyet- Yolsuz tescil-

Kendinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı- Normal bir insanın hayatın olağan akışı içerisinde sergilediği davranış biçimi dikkate alındığında davalının TMK’nın 1024. maddesine göre yolsuz tescili bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve aynı Kanun’un 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-

İskan izni- Ceza tutarı- Teminat- Bono

Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmek koşuluyla bu zararını da isteyebileceği- İskân izninin dava tarihinden sonra alınmasıyla 70.000,00 TL'lik teminat bonosu hükümsüz kaldığından bu teminat bonosunun da iadesine karar verilmesi gerektiği-

Hükümsüzlük- Haksız rekabet-

Asıl davadaki hükümsüzlük iddiası bakımından dava konusu faydalı model belgesinin, tescil başvuru tarihi itibariyle tekniğin bilinen durumu karşısında yenilikten yoksun olduğu ve bu nedenle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, tecavüz ve haksız rekabete ilişkin iddiaları bakımından ise birleşen davaya dayanak faydalı model belgelerinin hükümsüzlüğe karar verildiğinden ve hükümsüzlük baştan beri sonuç doğuracağından faydalı modelden doğan haklara tecavüz ve buna bağlantılı olarak haksız rekabet oluşmayacağı, birleşen davadaki hükümsüzlük iddiası yönünden ise davalı adına tescilli dava konusu faydalı modellerin tescil başvuru tarihi itibariyle tekniğin bilinen durumu karşısında yenilikten yoksun olduğu-

Nama yazılı payların devri- Anonim şirket- Olağanüstü genel kurul-

Olağanüstü genel kurulun 3 numaralı maddesinde kararlaştırılan "bedeli tamamen ödenmemiş olan nama yazılı paylar ancak şirket genel kurulunun tüm hissedarlarının çoğunluğunun kararı ve onayı ile devredilebilecektir" ifadesinin TTK'nın 374, 375/1-f, 491 ve 493/7. maddelerine aykırı olduğu, yine karardaki hükümlerin TTK'nın 493/2. maddesi hükmüne aykırı olarak pay sahibinin payını devretmesini tamamen yasaklanması sonucunu doğuran ve anonim şirketlerinin temel özelliklerinden olan payların devredilebilirliği ilkesi ile bağdaşmayan hükümler içerdiği, davalının tescil talebinin reddi kararının yerinde olduğu-

Aydınlatma yükümlülüğü- Özen yükümlülüğü- Üstlenilen riskten kaynaklanan zarar-

Davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı ile davacı arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri ve Opsiyon Sözleşmeleri'nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalının özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının daha önce yaptığı ve kâr ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri kârları davalıdan tahsil ederek ya da zararı tazmin ederek davalı Banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının işlemlere icazet verdiği için oluşan sonuca katlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği-

Yetkisiz temsil- İpotek- Zarar- Kusur- Sorumluluk-

Lehine menfaat temin edeceği ipotek işlemine dair gerekli inceleme ve denetimleri yapmayarak zararın meydana gelmesinde kusurlu olan davacı Bankanın, hatalı temsil belgesi düzenleyerek, yetkisiz temsilciyle işlem yapan ve bu nedenle şirketin temsiline aykırı şekilde gayrimenkul tasarruf belgesi hazırlayarak geçersiz ipotek işleminin tesisine neden olan davalı Kurum ve memurun, ipotek borçlusu şirketin temsil hükümlerine göre hazır bulunan kişilerin temsile yetkili olup olmadığını kontrol etmeden işlem yapan Tapu Sicil Müdürlüğü'nün ve tapu müdürünün meydana gelen bir zarar varsa bu zarardan müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduğu-

Muris muvazaası- Vekâletin kötüye kullanılması-

Vekâletin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda kural olarak hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresinin olmadığı- Her iki dava bakımından da ispat yükünün davacı tarafta olduğu- Tanık beyanlarından davaya konu taşınmazın davalının parasıyla alındığı ancak tapu kaydının miras bırakan adına oluşturulduğu, davalı ve annesinin söz konusu taşınmazda oturdukları, vekâletlerin taşınmazı kullanan davalıya intikal amacıyla iradi olarak verildiği, davacıların kandırılmak suretiyle vekâletlerinin alınıp zararlandırıldıkları yönünde somut bir neden ileri süremedikleri, aksine tüm dosya kapsamına ve tanık beyanlarına göre dava konusu payların temlikinin iradî olduğu, talimata aykırı hareket edildiği ve vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddialarının kanıtlanamadığı, annenin payı ile birlikte bu hissenin de ardışık işlemle yine aynı tarihte davalıya intikal ettiği, bütün işlemlerin aynı anda ve aynı amaçla yapıldığı göz önüne alındığında murisin diğer mirasçılardan mal kaçırma kastının bulunduğundan da söz edilemeyeceği, zira annenin ve diğer mirasçıların amacının davalıya oturduğu taşınmazdaki paylarını rızalarıyla temlik etmek olduğu sonucuna ulaşıldığından her iki hukuki nedene dayalı ispatlanamayan davanın reddi gerektiği-

Hizmet tespit davası- İşe giriş bildirgesi- İmza inkârı-

Davalıya ait iş yerinde 25.08.2011-05.07.2012 tarihleri arasında kesintisiz çalışma iddiası ile kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti istemiyle açılan eldeki davada, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilirse de tespiti istenen döneme ilişkin yazılı belgelerin varlığı hâlinde öncelikle bu belgelerin geçerli olup olmadığının belirlenmesi gerektiği ve sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği, bu itibarla davalı iş yerinden davacı adına 05.07.2012 tarihli işe giriş bildirgesi verilerek 05.07.2012-05.06.2015 tarihleri arasında kesintisiz hizmet bildirimi yapıldığı, davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarihi doğrulayan ve imzasını içeren 04.07.2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinde davacının işe başlama tarihinin 05.07.2012 olarak belirtildiği, yine dosyada yer alan ve davacının imzasının bulunduğu ibraname başlıklı belgede de davacının davalı iş yerindeki işe başlama tarihinin 05.07.2012, işten ayrılış tarihinin ise 05.06.2015 olarak yazılı olduğu anlaşılmakla; davacının iş sözleşmesindeki imzayı inkâr edip etmediğinin sorulması, imza inkârı var ise bu hususun araştırılması, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürdüğü takdirde bu iddia üzerinde durulmalı, anılan belgelerin geçerli olduğunun kabulü hâlinde ise iş bu yazılı belgeler karşısında aksinin eş değer belgelerle ispatlanması gerektiği hususu gözetilmesi; imzanın davacıya ait olmadığı iddiası bulunduğu ve ispatlandığı takdirde ise davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde hizmetinin varlığı tereddütsüz belirlenmek suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-