TMK 1007'ye dayalı tazminat istemi- Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı zarar- Nedensellik bağı- Yargılama sırasında taşınmazın devri (HMK 125/2)-

Dava konusunu HMK 125/2 uyarınca yargılama devam ederken devralan davacı şirketin tapuda devir işlemi sırasında, söz konusu taşınmazın bir bölümünün hukuken özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu bilecek durumda olduğu- Devletin, davacıya satın aldığı taşınmazın bir bölümünün uyuşmazlık konusu ve mevcut kaydın doğruluğunun an itibarıyla tartışmalı olduğunu, dolayısıyla söz konusu sicil kayıtlarını bu hâliyle değerlendirmesi gerektiğini TMK 1020 uyarınca davacının bilgisine sunmuş olduğu ve bu itibarla taşınmaza ait tapu kaydının bir bölümüne orman şerhi konulması nedeniyle oluşan zarar ile Devletin tapu sicilinin doğru tutulmamasından kaynaklanan zararlara ilişkin sorumluğu arasında bir sebep sonuç ilişkisi oluşmadığı- Davacının tapu kaydına orman şerhi konulması sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zarar açısından tapu sicili kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklı olarak Devlete karşı bir tazminat hakkının doğduğundan söz edilemeyeceği-

"...II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargılama sırasında E... Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin taşınmazı orman olduğunu gösteren şerh ile 09.09.2020 tarihinde satış yoluyla edindiği eldeki 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin davada, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zararın doğup doğmadığı, davacının uğradığı zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 

III. GEREKÇE  

18. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine dayalı tazminat davası ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

19. Devlet tarafından verilen, doğru esasa ve geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Böyle bir yer özel mülkiyet kapsamından çıkarılarak kamu malı niteliğini kazanmakla birlikte, kişinin ya da kişilerin söz konusu tapuya dayalı hakkının hukuki güvenlik ilkesinin sonucu olarak korunması gerektiği muhakkaktır. Aksi düşünce tarzının, Devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, zamanında geçerli bir şekilde ve kayda dayalı olarak oluşturulan mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi kamu vicdanını yaralaması yanında hukuk devleti ilkesini de zedeleyen bir tutum oluşturacaktır..."

Devamı için tıklayınız…