Davacının davaya konu kredi kartının kefili konumunda olduğu, sözleşmenin incelenmesinden davacının sözleşmede sorumlu olacağı azami miktarın belirtilmemiş olduğunun anlaşıldığı, 818 sayılı B.K.'nın 484 ( 6098 sayılı T.B.K.'nın 583-1. md.) uyarınca kefalet limitinin belirtilmemesi sebebiyle kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan mahkemece davanın bu nedenle reddi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirir ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı kanununun geçici 2. maddesi yollanmasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 5236 sayılı kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği-
İmzaların istiklali prensibi nedeniyle kambiyo senetlerindeki her imza sahibinin kendi imzasından sorumlu olduğu ve başkasının imzalarının sahte olması imzasını inkar etmeyenlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Kapalı çarşı içerisinde bulunan umumi tuvalet işletmesinde, kaçak su kullanımına dayalı borç tahakkukundan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin uyuşmazlıkta uzman bir bilirkişiden davalının davacı taraftan isteyebileceği kaçak su bedelinin, kaçak su tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan ASKİ Tarifeler Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplanması gerektiği-
Kambiyo senetlerinden olan çekin sebepten mücerret olduğu- Menfi tespit davasında, davacının, dava konusu çeki, mal karşılığı avans olarak verdiğini ve bedelsiz olduğunu yazılı delille ispatla yükümlü olduğu- Birleşen alacak davasında, mahkemece gerekçeli karar içeriğinde bu davaya ilişkin hiç bir gerekçeye yer verilmemesi ve bu dava ile ilgili iddia-savunma ve hiç bir delilin değerlendirilmemiş olmasının isabetsiz olduğu-
Davanın mal satışından kaynaklanan alacağın tahsili için davalı tarafından başlatılan ilamsız icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine açılan menfi tespit davası olduğu, ispat külfeti ilamsız icra takibini başlatan alacaklı davalı tarafta olup, tek başına fatura düzenlenmiş ve onun tebliğ edilmiş olmasının alacağın ve akdi ilişkinin varlığını kanıtlamayacağı, mahkemece davalının akdi ilişkinin varlığına ve malın teslim edildiğine yönelik sunmuş olduğu deliller incelenerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Hukuki yararın bir dava şartı olduğu, eda davalarında ve inşaî davalarda hukuki yararın bulunduğunun varsayılacağı, tespit davalarında ise her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekeceği, özellikle bir olayın tespitine ilişkin açılan davalarda bu değerlendirmenin hassasiyetle yapılması gerekeceği, somut olaya gelindiğinde, davacının münhasıran taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu tespit ettirmekte hukuki yararının bulunmadığı, zira adi ortaklık ilişkisinin varlığının ya da yokluğunun taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkta uyuşmazlığın çözümüne katkı sağladığı ölçüde mahkemece değerlendirileceği- İtirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir dava olması sebebiyle borçlunun, takibe itirazında bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini itirazın iptali davasında ileri sürebileceği, bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, zira menfi tespit davasında ileri sürebileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabileceği ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebileceği-
Davalılardan K. San.Tic. A.Ş.' nin yargılama sırasında, 07.11.2008 tarihinde iflas ettiği anlaşıldığından, İİK’nun 194. maddesine göre işlem yapılması gerekirken, yasa hükmüne uyulmadan yargılamaya devam olunmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, diğer yandan davalılardan K. Paz.Tic. ve San. A.Ş.'nin de 09.10.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşıldığından, taraf teşkilinin sağlanabilmesi için öncelikle ticaret sicilinden terkin edilen şirketin ihyası için davacıya süre verilerek sonucuna göre yargılamaya devam olunması gerekeceği-
Asıl ve birleşen davaya konu senetlerin düzenleyeninin davacı, lehtarının ise davalı şirket olduğu, davacı ile davalı şirket arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, senetlerin düzenlenme tarihinde de davacının davalı şirkette çalıştığı, asıl ve birleşen dava temelde işçi-işveren ilişkisinden kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu-
Davacı vekilinin, 30.08.2012, 30.09.2012 ve 30.10.2012 keşide tarihli çeklere ciro yolu ile hamil olan davalıların müvekkilinin borçlu olmadığını bile bile çekleri iktisap ettiklerini iddia ettiği, bu iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği gözetilmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak davacı vekilinin tanık dinletme talebi reddedilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Davanın açılmasına davalılardan ... Bankası A.Ş.'nin sebebiyet verdiği anlaşıldığından, davalının 'nispi vekalet ücreti' ile sorumlu tutulması gerekirken davacı yararına 'maktu vekalet ücretine' karar verilmesinin doğru görülmediği-