Takip dayanağı çekin incelemesinde, keşide tarihinin ilk önce 03.03.2010 şeklinde olduğunun, daha sonra keşide tarihinin 03.03.2011 olarak tashih edilip keşideci temsilci tarafından paraf edildiğinin görüldüğü, dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtlarına göre davacının 03.03.2010 tarihinde keşideci şirketin temsilcisi olduğunun, ancak 03.03.2011 tarihinde ise keşideci şirketin temsilcisi olmadığının anlaşıldığı, davacının, keşide tarihinin değişikliği konusunda herhangi bir açıklama yapmaksızın çekin keşide tarihini 03.03.2011 olarak kabul edip buna göre menfi tespit talebinde bulunduğu, ortaya çıkan duruma göre davacının çekin tashihli hali olan 03.03.2011 tarihinde keşideci şirketin temsilcisi olmadığından TTK'nın 818/1-c maddesi yollaması ile aynı Yasanın 678. maddesi gereğince temsile yetkili olmadığı halde temsilci sıfatıyla çek keşide ettiği için bu çekin ödenmesinden şahsen sorumlu olması gerekeceği-
Davanın, İİK'nun 72. maddesi hükmü gereğince açılan menfi tespit davası olduğu, bu durumda mahkemece kurulacak hükmün olumsuz, bir başka deyişle borçlu olunmayan kısmın tespiti şeklinde olması gerekirken olumlu tespit şeklinde hüküm oluşturulup, kabul edilen miktarın açık bir şekilde belirtilmeyerek infazda tereddüt yaratacak biçimde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
TTK'nın 686. maddesi uyarınca geçerli bir ciro silsilesine göre çeki elinde bulunduran kişinin yetkili hamil konumunda olduğu, TTK'nun 792. maddesine göre çeki kötüniyetle iktisap ettiği veya iktisabında kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı sürece iyiniyetli hamil olarak kambiyo senedinden doğan haklarını kullanacağı-
Mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verilen 2 ayrı icra dosyasından dolayı 4.460,58 TL yönünden davacının borçlu olmadığı belirtilmişse de hangi icra dosyasından ne miktarda borçlu olmadığının belirtilmemesi nedeniyle hükmün infazında tereddüt uyandıracak şekilde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi davalı bankanın davalı iken harçtan muaf olmadığı gözetilmeksizin harç tahsiline de karar verilmemesinin bozmayı gerektirdiği-
492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 22. maddesinin “Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.” hükmünü içerdiği, Harçlar Kanunu Genel Tebliğ ekinde yer alan (1) sayılı Tarife'nin III/2-a maddesinde davanın reddi halinde maktu harç alınacağının düzenlendiği, hal böyle olunca, davacı vekilinin mahkemenin ilk celsesinden sonra davadan feragat ettiği gözetilerek hüküm tarihindeki maktu karar ilam harcının 2/3'üne hükmedilerek peşin yatırılan harçtan bakiye kalan kısım var ise davacıya iadesine hükmedilmesi gerekirken bu miktarı aşacak şekilde nisbi karar ilam harcına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Borçlu tarafından, İİK’nun 72/3. maddesi koşullarında menfi tespit davası açılması halinde, alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesinin istenebileceği- Borçlunun, mahkemece tayin edilen teminattan ayrı olarak, icra müdürlüğüne talep anına kadar fer'ileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını karşılayacak şekilde nakden veya her an paraya çevrilebilir muteber, kesin banka teminat mektubunu vermesi halinde, alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği- İİK. mad. 85 uyarınca, borçlunun mal ve haklarından, alacaklının ana para, faiz ve masraflar dahil tüm alacağına yetecek miktarının haczolunacağı ve buna göre, dosya alacağının tamamının icra müdürlüğüne yatırılması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği ve hacizlerin devam etmesinde alacaklının da hukuki yararı kalmayacağından kaldırılması gerektiği-
Davanın, senetteki imzanın inkarına dayanılarak açılmış menfi tespit istemine ilişkin olduğu, ........ Ağır Ceza Mahkemesi'nin ............ Esas, ............ Karar numaralı dosyasının zamanaşımına uğramış bulunduğundan hükme esas alınamayacağı, mahkemece imzası inkar edilen senet asılları getirtilip imzanın davacıya ait olmadığı yönünde usulüne uygun olarak uzman bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, icra takibine konu bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olduğu, davacı bonolardaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğünden bonolardaki imzanın davacı borçluya ait olduğunun ispat yükümlülüğünün davalı alacaklıya ait olduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda kanaat edinilemediği belirtilmiş olduğundan, bu durumda bonolardaki imzanın davacıya ait olmadığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporunun yorumunda hataya düşülerek ve ispat yükümlülüğü yanlış değerlendirilerek yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet olmadığı-
Dosyaya sunulan kredi sözleşmesi örneğine göre, davacının kredi borçlusu konumunda olduğu, mahkemece, banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davacıya kredi ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktarının belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalının, ön inceleme tutanağının imzalanmasından önce davayı kabul ettiğinden AAÜT'nin 6. maddesi uyarınca ½ oranında vekalet ücretinden sorumlu olacağı gözetilmeden, yargılama giderlerinin tümünden sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-