Su tüketimi ve uygulanan tarifelerin hesabı hakkında uzman bilirkişi heyetinden, dava konusu su borcu hakkında tahakkuk tarihindeki ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rapor alınıp menfi tespit davasında bir karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda belirtilen virman yoluyla para aktarım işlemleri ile ilgili bankadan dekont veya hesap dökümlerinin ekleri getirtilerek, davacılar tarafından davalıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilerek, şayet ödemelerin icra takibine konu bononun keşide tarihinden sonra ise bu ödemelerin bonodan kaynaklanan borca karşılık yapıldığının kabulü gerektiğinin, başka bir borca ilişkin ödeme yapıldığı savunmasının ispat yükümlülüğünün davalı alacaklıda olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Davanın, çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde hem çekten dolayı hem de çeke dayalı takipten dolayı menfi tespit talebine yer verildiği, dava konusu çekte tahrifat yapıldığı iddia edilmiş olup, tahrifattan önceki keşide tarihi gözetildiğinde çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği dosya içeriğinden anlaşıldığından, somut olayda kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş ise de, çeke ciro yolu ile hamil olan davalının, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.'nun 818/1.-m maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanan aynı kanunun 732. maddesine dayalı sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talebinde bulunabileceği hususu mahkemece değerlendirilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
D.li Ticaret Odası'nın 19.11.2015 havale tarihli 4040/410 sayılı yazısı içinde davalı şirketin 30.01.2008 tarihinde ticaret sicilden terkin edildiği ve tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmakla, davacı vekiline mahkemece yetki ve mehil verilerek davalı şirketin mahkeme aracılığıyla ihyasının sağlanıp, taraf teşkili tamamlanarak bir karar verilmesi gerekirken, sicilden terkin edilen davalı şirket hakkında taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141. ve HMK'nun 297. maddesine göre mahkeme kararlarının gerekçeli yazılmasının zorunlu olduğu, taraflar, gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını anlayabilecekleri gibi, temyiz incelemesi sırasında da hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığının ancak gerekçe sayesinde denetlenebileceği, bu itibarla yukarıda belirtilen Anayasa ve yasa hükümlerine uygun olmayan hükmün bu nedenle bozulması gerekeceği-
Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verilen durumlarda, kredi verenin asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun yerine getirilmesini talep edemeyeceği- Kefilin alacaklı aleyhine menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olduğu-
Dava konusu iki adet çek incelendiğinde davacının keşideci, davalının lehtar-ciranta, müdahale talep eden bankanın ise yetkili hamil olduğunun anlaşıldığı, mahkemece çeklerde yetkili hamil olan müdahale talep eden banka hakkında davacı tarafça açılmış bir dava bulunmamasına rağmen, üçüncü kişinin haklarını etkileyecek şekilde çeklerin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu uyuşmazlığın kambiyo senedinden kaynaklandığı, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK 645 vd. maddelerinde düzenlendiği, bu durumda dava konusu uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerekeceği-
Dava dışı lehdar hakkında açılan ceza davası Yargıtay tarafından görev yönünden bozulmuş olup bu durumda kesinleşen bir mahkumiyet kararının bulunmadığı, davalı, icra takibinin temlik alacaklısı olduğundan bononun lehdarına karşı ileri sürülen her türlü def'inin temlik alacaklısına karşı da ileri sürülebileceği, bu durumda dava dışı lehdar yönünden açılmış bulunan ceza davasının kesinleşmesi beklenilmeden davanın kabulünün doğru olmadığı- Bononun lehdarı olan dava dışı kişi hakkında davacı tarafından menfi tespit davaları açıldığı, davalı tarafından derdestlik ve kesin hüküm itirazı ile bildirilmiş olup anılan dosyaların görülmekte olan dava üzerindeki etkisi tartışılmadan karar verilmesinin de kabul şekli ile isabetsiz olduğu-