Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunduğu, dava konusu bononun da davacı işçi tarafından davalı işverene verilen zararın karşılığı teminat olarak düzenlendiği taraflarca ileri sürülmekte olup bu durumda davaya bakma görevinin İş Mahkemelerine ait olması nedeniyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Temerrüde düşmeden önce mücbir nedenin gerçekleşmesiyle borcundan kurtulan ve sözleşmenin başında davalıya sözleşme uyarınca verdiği paranın iadesini ve çek bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemekte davacının haklı olduğu ve davalının iptal edilen konser ile ilgili ve iptalden önce olduğunu kanıtlaması koşulu ile yaptığı harcamaların onun işine yaramaması halinde, bu harcamaların mahsubu gerekeceği-
6352 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan icra takibi yönünden borçlu olmadığının tespitini isteyen davacı aleyhine davanın reddi halinde %40 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu edilen senetler kambiyo senetleri olup, davacı taraf bunların teminat ve hatır amacıyla verildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise iddiayı kabul etmemiş olduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 201. maddesi hükmüne göre senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın ve def’inin yazılı delille kanıtlanması gerektiği; somut olayda ispat külfeti asıl ve birleşen dosya davacılarında olup, dosyaya iddiaların ispatına elverişli yazılı delil sunulamadığı-
Mahkemece yargılamanın sonlandırıldığı kısa kararda davacının dava konusu edilen bir kısım çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği halde, gerekçede davacının kazanç kaybı talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı, öte yandan gerekçede davacının menfi tespit ve istirdada yönelik taleplerinin red gerekçelerinin de açıklanmadığı, HMK.’nun 297. maddesinin ikinci fıkrasında, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğunun, HMK.’nun 298. maddesinin ikinci fıkrasında ise, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağının düzenlendiği, bu haliyle hükmün T.C. Anayasası’nın 141. maddesine aykırı olduğu gibi, HMK.’nun 297/2 ve 298/2. maddesi hükümlerine de aykırı olduğu-
Davanın, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu- Sorunun, menfi tespit davası sırasında verilecek tedbir kararının HMK 209'a göre mi, yoksa İİK'nun 72/3 maddesine göre mi verileceği noktasında toplandığı- Menfi tespit davalarının İcra İflas Kanununun 72.maddesinde düzenlenmiş olduğu ve İİK'deki bu düzenleme daha özel nitelikler barındırdığından verilecek tedbir kararının İİK'nun 72.maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece bu yönde değerlendirme de yapılmış olup, yazılı şekilde hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddinin gerektiği-
Taraflar arasında dava konusu bononun aralarındaki mal alım satım sözleşmesi nedeniyle bedele karşılık verildiği hususunda bir uyuşmazlık olmadığı, uyuşmazlığın davacı tarafından davalı banka hesabına yapılan ödemelerin mal bedeli karşılığı verilen bonolardan kaynaklanan alacağa ilişkin olup olmadığına ilişkin olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 19. maddesinde ödemelerin banka hesabına havale veya EFT yoluyla yapılacağının açıkça belirtildiği, buna göre davacı tarafından davalı hesabına yapılan ödemelerin dava konusu bonoya karşılık yapıldığının kabulü gerekeceği, mahkemece tüm bu hususlar dikkate alınmaksızın yanılgılı gerekçe Dairemizin somut olaya uygun düşmeyen kararı emsal gösterilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davaya konu icra takibinde borçlu olan murisin 13.07.2007’de vefat ettiği, davacı olarak görünen muris ve dava dilekçesinde davacı olarak bildirilen kişilerden başka mirasçıları da olduğunun, delil olarak bulunan dosya içerisindeki veraset ilamından anlaşıldığı, davanın ise, murisin mirasçılarından adı geçen kişiler tarafından açılmış olup, murisin ölmesi nedeniyle terekenin, iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, bu durumda davanın tüm mirasçılar tarafından veya terekeye temsilci tayin edilmesi suretiyle açılması ya da davacıların açtığı bu davaya diğer mirasçıların da muvafakatlerinin sağlanması gerekirken, davacıların tek başına dava açma yetkileri bulunmadığından, dava şartı olan bu yön re'sen gözetilmeksizin mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Dava konusu bonoda “malen” kaydının bulunduğu, davalı, bono karşılığında davacıya altın verdiğini savunduğuna ve altında para olmayıp mal niteliğinde bulunduğuna göre davalının talilinden söz edilemeyeceği, davacıların senedin teminat amacıyla düzenlendiğini iddia ettikleri, bu durumda mahkemece ispat külfetinin davacı tarafta olduğu gözetilmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Menfi tespit davasına konu miktar bono davacı birleşen davalı defterlerinde borç ödemesi olarak kaydedilmiş olup menfi tespit davası kabul edildiğine göre, bu miktar bedelin de davacı alacağına eklenmesi gerekeceği-