İİK. mad. 101 uyarınca hacze takipsiz iştirak koşullarını taşıyan şikayetçinin İİK. mad. 206/4-C uyarınca, son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan nafaka alacağı rüçhanlı olacağından (İİK. mad. 140/3), şikayetçi alacağının nafaka kısmına münhasır olmak üzere imtiyazlı kısmının satış tarihine göre son bir yıllık süre içinde doğan bölüm olduğu, bir yıllık dönem dışında doğan nafaka alacağı bulunduğu takdirde ise rüçhansız alacak olarak hacze iştirak edeceği hususu nazara alınarak, son bir yıl içinde tahakkuk etmiş eden nafaka miktarının rüçhanlı olabileceği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmeyeceği, ancak pay cetvelinde gösterilmesi gerekeceği, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, ancak bu alacağın masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edileceği, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı- Müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 167. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacağın, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu- Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davanın 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli olduğu- Mahkemece, İİK'nın 235/1. maddesi yollamasıyla HMK'nın 114/1-ç maddesindeki kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu kabul edildiğine göre, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan HUMK'nın kesin yetkiye ilişkin 9. ve 27. maddelerine uygun olarak yazılı şekilde "mahkememizin yetkisizliğine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararında durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerekeceği-
Asıl davada HUMK'nın 193. maddesi uyarınca açılmamış sayılma kararı verilme şartları gerçekleşmiş ise de, birleşen dosyada yer alan bilgilere göre diğer İcra Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verildiği, bu kararın davacı vekiline tebliğ edildiği ve adı geçen tarafından verilen dilekçe ile de dosyanın görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesini istediği görüldüğünden, birleşen dava ile ilgili olarak işin esasına girilerek bir hüküm tesisi gerekirken, her iki dava hakkında da açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
İİK'nın 94/2. maddesine dayalı olarak açılan davada, adına taşınmazların tescili istenen borçluya husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı- İİK. mad. 94 uyarınca alınmış bir yetki belgesi bulunmadığından tapu ve tescil istemine ilişkin davanın HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmayacağı- Alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı; davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği Davalının takip tarihi, davacının takip tarihinden önce olup, her ikisinin alacağının da herhangi bir belgeye dayalı olmadığının anlaşılması halinde, davalının alacağının, davacının alacağından daha önce doğduğunun kabulü gerekeceği-Satış tarihi itibariyle geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesiyle sıra cetvelinde kendisine pay ayrılmamış olan alacaklıya yönelik açılan davanın hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise,"sıra cetvelinin iptali"ne değil, davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerektiği-
Şikayetçi aynı sıra cetvelinin ikinci sırasında da yer almakta olup, anılan sıradaki alacağı haciz tarihi olan itibari ile doğmamış olduğundan, 2. sıraya yönelik şikayetin reddinin isabetli olduğu- Şikayetçinin 4. sırada yer alan alacağına esas takip dosyasının getirtilerek tutara yönelik şikayetin yerinde olup olmadığının denetlenip, sonucuna göre bir hükme varılması gerektiği-
Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itirazın, alacağın sadece esas ve miktarına ya da hem sıraya hem de esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede; itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülmesi gerektiği- Davalının alacağının takipsiz hacze iştirak koşulları bulunmadığına ilişkin itirazın davalının sırasına, temlik sözleşmesinin muvazaalı yapıldığına ilişkin itirazın ise davalı alacağının esas ve miktarına yönelik olduğu, gözetilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava şartı noksanlığının tespiti halinde, davanın usulden reddine karar verileceği (HMK. mad. 115/2)-
Şikayetçi avukatların icra dosyalarına konu vekâlet ücretlerinin, Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesi uyarınca şikayetçi avukatların çalışması sonucunda, müvekkil yararına, ilam gereğince tahsil edilecek para üzerinde rüçhan (imtiyaz) hakkı bulunduğu,- Şikayet olunan Vergi Dairesi'nin ilk sıradaki alacaklı ile iştirake şikayet etmemesi nedeniyle alacağının 6183 s. K. mad. 21/2, ikinci cümlesindeki alacaklardan olmadığının kabulü gerektiği- İcra Mahkemesince haciz işlemiyle ilgili icra memur işlemine şikayet üzerine karar verildiği, diğer anlatımla, sıra cetveline şikayet ile ilgili kesin hüküm bulunmadığı, şikayetin sıraya yönelik olduğu, yeni yapılacak sıra cetvelinin tebliği üzerine şikayet olunanlarca vekalet ücretinin Avukatlık Kanunu'nun 174/2. maddesi uyarınca haklı azil nedeniyle doğmadığı ileri sürülerek, sıra cetveline itiraz davası açılabileceği, bu aşamada azlin haksız olduğunun şikayetçilerce ileri sürülmesinin mahkemenin görevini etkileyemeyeceği ve sonuca bir etkisinin bulunmadığı- Öncelikle şikayetçi avukatların rüçhanlı avukatlık ücretlerinin ayrılması, kalan paranın birinci sırada yer alan haciz sahibi şikayet olunan A.Ş ile Vergi Dairesi arasında garameten paylaştırılması gerektiği- Şikayetçi avukatların dayandığı vekalet ücreti alacağının esas ve miktarı ile ilgili itirazların yeni yapılacak sıra cetvelinin tebliği üzerine şikayet olunanlarca süresinde asliye hukuk mahkemesinde açılacak sıra cetveline itiraz davasında çözümleneceği, bu şikayetin sadece sıraya ilişkin olduğu ve miktara ilişkin bir itiraz içermediği-
Şikayetçi vekilinin, kendi alacağının miktarına itiraz ettiği ve borçlunun ortağı olduğu şikayetlerdeki hissesine düşen vergi borçlarının dikkate alınmadığı ileri sürüldüğü, bunun sıra cetveline itiraz değil icra memurunun yaptığı işleme şikayet anlamında olup, görevli mahkemenin icra mahkemesi olduğu-
Taşınmazların satışı sonucu tanzim edilen sıra cetvelinde, davalı bankaya hem 62 hem de 42 parsel sayılı taşınmazların satışından pay ayrılmış olup, dosya kapsamı itibariyle banka alacağının aynı alacak olup olmadığının ve aynı alacak olması hâlinde fazla ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti zorunlu olduğundan mahkemece, bu yöne ilişkin araştırma yapılarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-