Usulsüz tebliğ halinde öğrenme tarihinin şikayetçi tarafından bildirilmemiş olmasının veya sonradan bildirilmesini tebliğ tarihinin mahkemece öğrenme tarihi olarak belirlenmesine engel teşkil etmeyeceği çünkü tebliğ tarihini belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu–
Tutuklu olanlara yapılacak, tebligatı bunların bulunduğu kurum veya memurunun temin edeceği–
Borçluya gönderilen tebligatın, borçlunun oğluna ait işyerinde, onun daimi işçisine tebliğ edilmesinin usulsüz olacağı–
HUMK’un 76. maddesi (şimdi; HMK. 33) uyarınca hukuki tavsif hakime ait olduğundan mahkemeye verilen dilekçede borçlu (vekili) tarafından ‘gecikmiş itiraz’ deyiminin kullanılmış olmasının sonuca etkili olmayacağı mahkemece bu başvurunun ‘tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet olarak değerlendirilmesi gerekeceği–
Mahkemece ‘ödeme emir tebliğ işleminin usulsüzlüğüne karar verilmesi halinde Tebligat Kanununun 38. maddesi gereğince ‘borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine’ karar vermekle yetinilmesi gerekeceği ayrıca ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle ödeme emrinin iptaline’ karar verilemeyeceği–
“Tebligatın usulüne uygun olarak yapılmadığı”nın şüphe doğurması halinde, mahkemece “şikayetin kabulüne” karar verilmesi gerekeceği–
Tebliğ tarihinde borçlunun hastanede olduğunun anlaşılması halinde, borçlu adına aynı konutta oturan aile fertlerine yapılacak tebligatın geçerli olmayacağı–
Tebligat Kanunu (ve Tebligat Tüzüğü)nün ‘tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun araştırılma şekli ve yöntemi’nin gösterilmemiş olduğu, bu durumda hakimin her somut olayın özelliğinin ve gerçekleşen maddi olguların en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddiayı araştırması gerekeceği–
Vekil ile takip edilen işlerde –Teb. K. 11, Avukatlık K. 41, HUMK. 62-68 (şimdi; HMK. 73-83) gereğince- tebligatın (satış ilanının, duruşma gününün, ilamın, ödeme emrinin vs.) vekile yapılması gerekeceği–