Mahkemece ‘ödeme emir tebliğ işleminin usulsüzlüğüne karar verilmesi halinde Tebligat Kanununun 38. maddesi gereğince ‘borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine’ karar vermekle yetinilmesi gerekeceği ayrıca ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle ödeme emrinin iptaline’ karar verilemeyeceği–
Mahkemece birinci haciz ihbarnamesinin usulsüz olarak tebliğ edilmiş olduğunun saptanması halinde ‘birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin, şikayetçi üçüncü kişinin usulsüz tebliğ öğrendiği tarih olarak düzeltilmesine’ karar verilmesi gerekeceği. Bunun dışında ayrıca ‘birinci haciz ihbarnamesinin de iptaline’ karar verilemeyeceği–
Tebligatın usulüne aykırı yapılmış olması halinde muhatabın tebligattan haberdar olmuş olması halinde, tebligatın muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı–
“Birlikte oturduğu” belirtilmeden borçlunun babasına yapılan tebligatın geçerli olup olmadığını saptamak için “borçlunun babası ile birlikte oturup oturmadığı”nın araştırılması gerekeceği–
7201 sayılı Tebligat Kanununun 32. maddesinin uygulanabilmesi için, tebligatın usulsüz olarak yapılmış olması gerektiği, vekile hiç tebligat yapılmamış olan durumlarda bu maddenin uygulanamayacağı–
Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğü‘nün 28. maddesi uyarınca; muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek kişilerin hiçbirisi gösterilen adreste bulunmazsa; tebliğ memurunun bu kişilerin adreste bulunmama sebeplerini, bilmesi muhtemel konusu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, zabıta âbir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan kaçınmaları halinde bu durumu da tutanağa yazıp imzalamaları (imzalatmaları) gerekeceği, ayrıca, tebliğ sırasında hazır bulunmayan muhatapların, tevzi (dağıtım) saatlerinden sonra adrese geldiğinin (döndüğünün) beyan edilmesi halinde, bunun tebligat parçasına yazılıp imzalanması gerekeceği–