Davacı-karşı davalı ..............'nin taşıma komisyoncusu/ taşıyan konumunda olduğu, davalı-karşı davacıya ait çelik borunun Kore- Gemlik denizyolu ile taşıması işinin emtianın ağırlığına göre değişecek navlun bedeli üzerinden ......... Lojistik Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından üstlenildiği, tarafların başta 295.789,00 USD taşıma ücreti konusunda anlaştıkları, taşımanın zamanında tamamlanmaması üzerine mutabakat protokolü başlıklı protokolün imzalandığı, protokol ile taşıma ücretinin azaltılıp 235.789,00 USD şeklinde değiştirilmesini kabul ettikleri, protokolün imzalanması aşamasında taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam edeceği yönünde davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıyı hile ile yanılttığı iddiasının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, itirazın iptali davasına ve icra takibine konu alacağın faturaya dayalı ve likit olduğundan davalı- karşı davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddine karar verilmesinin yerinde görülmediği -
Türk lirası üzerinden kurulmuş bir sözleşmeyle borçlanılan edimin yabancı para birimi üzerinden ifa edildiği ve bu ödemenin iadesinin (takip tarihindeki Türk lirası karşılığı da gösterilmek suretiyle) yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibiyle istendiği olayda, iade borcu Türk lirası cinsinden kurulmuş bir sözleşmeyle doğmuş olmasına rağmen, yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibinin takip tarihindeki kur karşılığını Türk lirası cinsi üzerinden göstermesi ile geçerli bir icra takibi yapıldığının kabulü gerektiği- "Sözleşmenin Türk lirası üzerinden kurulduğu gözetildiğinde davalının yabacı para borcunun söz konusu olmadığı ve takiple sıkı sıkıya bağlı itirazın iptali davasında, taraflar arasındaki borç ilişkisine uygun, geçerli bir takip talebinin varlığından bahsedilemeyeceği" şeklindeki görüşün -Hukuk Genel Kurulunun incelemesi dışında kalması gerekçesiyle- Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Kanun Hükmünde Kararnamelerde kapatılan şirketlerin borçlarına müteselsil kefalet verenlerin kefaletinin sona ereceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 37 nci maddesi de "TMSF'nin kayyım olarak atandığı şirketlerde şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir." denildiğinden bu hükmün kefalete bir etkisinin bulunmadığı, 27.01.2014 tarihli genel kredi sözleşmesine davalının geçerli bir kefaleti bulunduğu, 670 sayılı KHK'nın 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenlemenin müteselsil kefilleri kapsamadığı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 45 inci maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup müteselsil kefiller hakkında uygulanmadığı gözetildiğinde davalı vekilinin, alacaklı bankanın müteselsil kefil davalıya başvuramayacağı yolundaki istinaf sebebinin yerinde görülmediği, davalının kredi sözleşmesinde kullandırılan ve kullandırılacak olan kredilere kefil olduğu, çek kanuni karşılık tutarının deposunun talebi için açık bir sözleşme hükmüne ihtiyaç duyulduğu, davacı bankanın sorumluluk tutarını davalıdan talep edebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı-
Alacağın masaya kabulü sonucunda davanın konusu kalmadığı, müflis bankanın faturadan kaynaklanan borcunu ödemeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı- İflas kararı verilmesiyle birlikte Fon'un talebi üzerine icra hukuk mahkemesince atanan iflas idare memurları, müflis bankanın yasal temsilcisi konumunda olup dava açılmasında kusurlarının bulunup bulunmamasının eldeki dava bakımından bir önem arzetmediği- 5411 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların her türlü harçtan muaf olduğu, davalı müflis bankanın harçtan muaf olduğu gözden kaçırılarak yargılama giderleri içerisinde maktu harçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gibi davacıya iadesine karar verilen fazla harcın yeniden yargılama giderlerine dahil edilerek mükerrerliğe yol açacak şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı tarafça itirazın iptali davası alacak davası olarak tam ıslah edildiğinden ve ıslah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemi olduğundan bu niteliği itibarıyla ilk davanın devamı olup yeni bir dava olmadığından hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu, davalının usulüne uygun takas mahsup defi bulunmadığı gibi harcı yatırılarak açılmış bir karşı davanın da bulunmadığı nazara alındığında, var ise davalı zararının işbu davada davacı alacağından tenkis edilmesinin mümkün olmadığı-
Bilirkişi raporuna göre uyumsuzluğun, davacı ticari defterlerinde yer alan fakat davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 5.400,00 USD bedelli ve davalı adına ........'e yapılan ödeme dekontu ile davacı defterlerinde kayıtlı olmayan; ancak davalı defterlerinde kayıtlı olan 10.11.2014 tarih, ......... ve ....... nolu davalı faturalarından kaynaklandığı, davacı, davalı adına dava dışı ............'e yaptığı 5.400,00 dolarlık ödemeyi açık hesapta davalı borcuna kaydetmiş ise de bu ödemenin davalıya yapıldığını, ödeme yapılan ...........'in davalı adına ödeme almaya yetkili olduğunu ispatlayamadığı, davalının defter kayıtlarında yer alan ve davacının defterlerinde kayıtlı olmayan, davacı tarafça ihtarname ile kabul edilmeyerek iade edilen .......... ve .......... nolu davalı faturaları içeriği malların sevk irsaliyesi ile davacının çalışanı olarak beyan edilen ...........'a teslim edildiğinin davalı tarafça dosyaya sunulan sevkiyat formları ile ispatlandığı, faturanın sonradan düzenlenmesinin somut olaya etkisinin bulunmadığı, davalının açık hesap ticari ilişkisinde takibe itiraz ettiği miktar kadar borcu olmadığını ispatladığı-
Resmi satış sözleşmesindeki beyanın aksini ispat yükünün davacıda olduğu, davalının ödemeye ilişkin delil ibraz etmesi ile ispat yükünü üzerine aldığının kabul edilemeyeceği, davacının resmi akit tablosundaki kabulünün aksini ispat eden bir delil sunulmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-
Takip dayanağı faturaya davalı tarafından süresinde itiraz edildiği iddia ve ispat edilemediğine göre, TTK'nın 21/2 uyarınca davalının fatura muhtevasını kabul etmiş sayılacağı, o halde, davacı tarafından düzenlenen ve usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine de kaydedildiği anlaşılan faturaya davalının süresinde bir itirazda bulunmadığı ve itirazsız faturayı ticari defterlerine kaydettiği anlaşılmakla mahkemece faturada belirtilen tutar üzerinden yapılan takibe itirazın iptali ile ............. USD üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, alacağın yargılamayı gerektirdiği ve likit olmadığı gerekçesiyle davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de dava konusu takip fatura alacağından kaynaklandığından likit nitelikte olduğundan, yasal olmayan gerekçe ile icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalının sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış olduğu halde davacının ........... tarihine kadar düzenlemiş olduğu “Kamyon Boş Dönüş Bedellerini” içeren faturalarda yazılı olan tutarları davacıya ödediği, bu durumda söz konusu faturaların bedellerinin ödenmesi hususunda taraflar arasında eylemli olarak bir anlaşma meydana geldiği ve dolayısıyla davalının, akdi ilişkinin daha sonraki döneminde de davacının düzenlediği “Kamyon Boş Dönüş Bedellerini” içeren faturaların bedellerini ödemesi gerektiği, “Yakıt Enflasyon Farkı” bedellerini içeren faturalarda yazılı olan tutarların da davalı tarafından davacıya ödeneceği hususu taraflar arasında münakit sözleşmenin 11 inci maddesinde hükme bağlandığından davalının davacıya, sözleşmenin işbu hükmüne göre hesaplanıp faturaya bağlanmış olan “Yakıt Enflasyon Farkı Bedellerini” de ödemesi gerektiği, taraflar arasındaki yazılı sözleşme koşulları ve fiili uygulamaya göre icra takiplerine dayanak olan faturaların davacının alacağını doğru yansıttıkları ve davalının yapılan takiplere itirazlarının haksız olduğu-
Uyuşmazlığa konu malların 10.07.2014 tarihinde satıcı tarafından alıcıya teslim edildiği, alıcı tarafından 3 aylık deneme süresi verilmesinin istenildiği, davalı tarafından satıma konu mallarla ilgili fiyat teklifi istenildiği, fiyat teklifi 25.12.2014 tarihinde verilmesine rağmen alıcının 08.06.2015 tarihine kadar herhangi bir işlem yapmadığı, anılan tarihli yazı ile malların alt yükleniciden temin edileceğinin bildirildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 252 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca davalı alıcının sözleşmede kararlaştırılan 3 aylık deneme süresini geçirmiş olması, satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak şekilde, satıma konu malları kullanması nedeniyle beğenme koşulunun gerçekleştiği, taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 249 uncu maddesi uyarınca beğenme koşuluyla satış sözleşmesinin oluştuğu gözetilerek mahkemece taraflar arasındaki satım sözleşmesi uyarınca takip tarihi itibarıyla alacak durumunun belirlenip, sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-