Şirketler arasındaki virman işlemlerinin “Toplantı Tutanağı” başlıklı belgede kararlaştırıldığı şekilde ve davalı şirket çalışanı tarafından gönderilen e-postalarla gerçekleştirildiği, tüm e-pastaların bilgi/cc kısmında, her iki grup firmanın yetkilileri ve yönetim kurulu üyeleri olan, aynı zamanda toplantıda da hazır bulunan kişilerin yer aldığı- Davalı çalışanının şirket mail adresinden yazdığı e-postaların davalı şirket bakımından bağlayıcı olduğu, davacı ile davalı arasında davacı lehine (TBK 196) anlamında bir borcun üstlenilmesi sözleşmesinin kurulduğu- “Borcun naklinde iki tarafın anlaşması gerektiği, burada üçüncü kişinin fiilini taahhütten söz edilebileceği” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
6098 sayılı Kanun'un 586 ncı maddesine göre asıl borçlu yönünden gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması durumunda, rehin paraya çevrilmeden kefilin takip edilebileceği, kaldı ki dosyada mevcut rehinlerin de kefillerin kefaletini kapsamadığı, bu nedenle mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, bunun yanında davalılarca yapılan yargılama giderlerinin hüküm altına alınmamasın da isabetsiz olduğu- 6098 sayılı Kanun'un 583 üncü maddesine göre kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefaletin tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesinin şart olduğu- Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda, sözleşmedeki kefalete ilişkin yazıların davalıların eli ürünü olmadığı tespit edildiğinden davalıların kefaletinin geçerli olmadığı, Mahkemece davalıların şekle aykırılık savunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, Mahkemece davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince yazılı gerekçeyle, dava dışı ............'nın imzasını havi makbuzlar karşılığında yapılan ödemelerin geçerli bir ödeme olduğu sonucuna ulaşılmış ise de adı geçene 01.02.2012 tarihli makbuz mukabilinde verilen çekin temlik eden ..............'nın ticari defterlerine kaydedilmiş olmasının tek başına diğer makbuzlarda görülen ödemelerin de yapıldığını kabul için yeterli olmadığı, zira söz konusu makbuzların adi makbuz niteliğinde olup her zaman düzenlenmesi mümkün olan belgeler olduğu, bunun yanında dava dışı ..........'nın temlik eden ............'ya ait işletmede tahsil yetkisine sahip ticari temsilci ya da ticari vekil gibi bir sıfatla çalıştığı ispat edilemediği gibi adı geçenin tahsil yetkisini içeren bir vekaletnamesinin de bulunmadığı, bu itibarla, mahkemece, sözü edilen makbuzların ödeme savunmasını ispat noktasında yetersiz olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının Türk Lirası üzerinden düzenlediği kur farkı faturasını Amerikan doları üzerinden icra takibi başlatıp alacak talebinde bulunması mümkün olmadığından, takibe sıkı sıkıya bağlı itirazın iptaline ilişkin davada usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığının kabulü gerekeceği-
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ticari ilişkiye göre davacının alacağının bulunup bulunmadığı, Mersin-Norveç taşıma anlaşması kapsamındaki malların dava dışı şirkete zamanında teslim edilip edilmediği, mallar şirkete geç teslim edildi ise zararın miktarı, bu zarardan kanun ve sözleşme kapsamında kimin sorumlu olduğu ve takip dayanağı faturalar ile ilişkili olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır...
Hasar bedelinin sorumluluk sınırı altında kaldığı, ancak hasara uğrayan emtia bedelinin 2.500,00 euro sovtaj indirimi sonucunda 26.084,05 euro olduğu, davacı tarafından dava dışı sigortalı ile arasında imzalanan sigorta sözleşmesi gereği ödenen 2.608,40 euronun davalılardan talep edilmesinin mümkün olmadığı, davacının talep edilebileceği gerçek zarar tutarının 26.084,05 euro olduğu ve TL karşılığının ise 89.395,25 TL olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takibine yönelik itirazlarının kısmen iptali ile tahsilde tekerrür olmamak üzere takibin 89.395,25 TL asıl alacak üzerinden ve bu tutara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar imzası olmasa da, davalı tarafından ilgili faturalardaki mal veya hizmeti satın aldığı, kayıtlı olduğu vergi dairesine BA formu ile bildirdiği anlaşıldığından söz konusu mal ve hizmetin bedelinin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanması gerektiği-
Küçüğe babasından kalan miras ve şirket hisselerine dair yapılacak her türlü işlemlerde küçüğü temsil etmek üzere temsil kayyımı atanmasına karar verildiğinden ve banka tarafından başlatılan icra takibinde küçüğün temsil kayyumunun taraf olarak gösterilmediği anlaşıldığından, küçük yönünden genel nakdi gayrinakdi kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın, müşterek borçlu ve müteselsil kefilin mirasçılarından tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının mukim olduğu Yemen Devleti ve ülkemiz arasında 5718 sayılı Kanun'un 48 inci maddesinde düzenlenen teminattan muafiyetine dair sözleşme ya da fiili karşılıklılık bulunup bulunmadığı noktasında toplanan uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince 5718 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi gereğince fiili karşılıklılık ve anlaşma tespit edilemediğinden davacı vekiline ihtarat yapılarak yabancılık teminatı yatırması için kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde teminatın yatırılmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-
Dava konusu faturaya konu malların davalıya teslim edildiğini ispat yükünün davacıda olduğu, faturanın tek başına alacağın kanıtı olmadığı, söz konusu faturanın, faturayı düzenleyenin kendi defterlerine kayıt edilmiş olmasının da alacağın varlığını ispatlamayacağı-