TBK m. 603 gereğince; kefalet sözleşmesine ilişkin şekil kurallarının, gerçek kişilerce teminat amacıyla yapılan borca katılma sözleşmeleri bakımından da uygulanması gerektiği- Davaya konu sözleşmenin TBK m. 583/1'de belirtilen geçerlilik koşullarını içermediğinden geçersiz olduğu, yani, takibe ve davaya dayanak sözleşmede sorumluluk miktarının, kefalet tarihinin, müteselsil kefillik ibaresinin davalının el yazısı ile yazılmadığı ve eş rızasının bulunmadığı, bu haliyle davalı bakımından geçerlilik şartlarını sağlamayan sözleşmeye dayanılarak davalıya başvurulma imkanının bulunmadığı-
İtirazın iptali davasının, bir yıllık süreye tabi olduğu ve sürenin itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten başlayacağı- Borçlunun itirazının tebliğ edilmediği ve itirazın iptalinin kısmı dava olarak açılması halinde dava tarihiniden itibaren bir yıllık sürede ıslah yapılabileceği; aksi halde ıslah edilen kısım yönünden davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının icra takibinden önce davalıları temerrüde düşürdüğünü gösterir dosyaya yansıyan bir kanıt bulunmadığı, davalılar icra takibi ile birlikte temerrüde düştüklerinden 14.04.2017 takip tarihinden davalıların asıl alacak tutarı 97.125,24 TL'yi ödedikleri, 24.04.2017 tarihine kadar geçen 10 günlük süre için ticari faiz uygulanarak elde edilecek işlemiş faiz tutarı üzerinden icra takibine devam edileceği-
Davacının davalı hakkında icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunun davalı tarafından ispatlanamadığı, bu durumda davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği- Davacının davalı şirkete açmış olduğu davada dava açmadan önce imza incelemesi yapamayacağından dolayı herhangi bir kötüniyet kusur bulunmadığı anlaşıldığından, davalı Şirket lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş ise de açılan davanın reddine karar verilmiş olması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmiş olması nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Chargeback işlemleri nedeniyle taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının alacaklı olduğunun bilirkişi raporuyla belirlendiği, taraflar arasındaki sözleşme gereği banka tarafından müşterilere iade edilen bu paraları davalının iade etmekle yükümlü olduğu-
İtirazın iptali davasında, akip talebinde ve ödeme emrinde yabancı para alacağının Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden "usulüne uygun bir icra takibinin bulunması" şeklindeki dava şartının gerçekleşmediği-
Davalı şirketin tüzel kişiliğinin halen devam ettiği, Maliye Hazinesi'nin davalı şirketin borçlarından kaynaklı herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığı-
İlamın, hükmün verilmesi (tefhimi) tarihinden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı- İlamın, zamanaşımına uğradıktan sonra tebliğe çıkarılır ise, hüküm aleyhine olan taraf, bunun üzerine temyiz yoluna başvurmak suretiyle hükmün yalnız ilamın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle bozulmasını sağlayabileceği-
Kefilin depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği-
KGF ile davacı banka arasındaki ilişkinin TBK m. 583'deki müteselsil kefalet ilişkisinden farklılık taşıdığı, protokol ve anılan özel düzenlemelere tabi olduğu, bu hükümler karşısında Kredi Garanti Fonu A.Ş. tarafından yapılan kefalet ödemesi bulunması halinde, kredi veren bankanın icra takibine devam ederek tahsil ettiği bedelden tazmin edilen kefalet miktarını Kredi Garanti Fonu A.Ş.'ye aktaracağı, bu durumda bankaca KGF kefaleti ile verilen kredinin takip ve tahsili için işlemler yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, kefaletin geçerli şekilde kurulduğu, hesabın kat edildiği, kefalet sözleşmesinde iptali gerektirir bir genel işlem koşulunun bulunmadığı, davalının kefaletinin doğmuş ve doğacak kredi borçlarını kapsadığının kefalet beyanında belirtildiği, davalının kefaleti ile kullandırılan kredinin tamamen ödenerek sona erdirildiği, yeni teminatlar alınarak borçlu şirkete yeniden kredi kullandırıldığı, bu kapsamda kefaletin sona erdiğinin usulüne uygun delillerle kanıtlanmadığı, davalının istinafa başvurusundan sonra sunduğu dilekçede bu yöne ilişkin olarak ileri sürülen soyut beyanların dikkate alınamayacağı, takip konusu borcun geçerli şekilde düzenlenmiş olan kefalet sözleşmesinin kapsamında kaldığı-