HMK 107. maddesinin gerekçesine göre belirsiz alacak davasının, kısmen eda davasıyla birlikte külli tespit davası olarak da açılabilmesi imkan dahilinde olduğundan, belirsiz alacak davasında bir miktarın tahsili yanında, kalan tutarın tespitinin istenebileceği ve yargılama sırasında belirlendiğinde kalan miktarın da talep edilebileceği-
Davacı toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışmakta olup, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretinin toplu iş sözleşmesinde belirlenen sosyal yardımların ilavesiyle hesaplanacağı, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretin hesabı bu yüzden davacı açısından başlangıçta belirlenebilecek bir alacak olmadığından, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği, mahkemece kıdem tazminatı talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Miktarı belli olan ya da belirlenebilmesi için gereken verilerin mevcut olduğu hallerde belirsiz alacak davasının açılamayacağı-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fark aylık ücret ve fark ikramiye alacaklarının belirlenebilir alacaklar olduğu, ayrıca taraflar arasında uyuşmazlık bulunmasının bu alacakları belirsiz alacak haline getirmeyeceği ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri-
Fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel ücreti alacaklarına yönelik talepler bakımından, alacak iddiasının tanık anlatımlarına dayanması sebebiyle, kabul ihtimalinde hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda indirim yapılması gerekliliği söz konusu olduğundan ve hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, söz konusu alacakların belirsiz olduğu - Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları bakımından ise, davacı, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddine karar verilmesi gerektiği - davacının ayın iki haftasında fazla çalışma yapmadığı, geri kalan iki haftasında ise haftalık oniki saat fazla çalışma yaptığı esas alınarak hesaplama yapılacağı belirtilmiş olmasına rağmen, hesaplama tablosunda, söz konusu açıklamayla çelişkili olacak şekilde ayın tüm haftaları bakımından fazla çalışma ücretinin hesaplanmış olmasının bozmayı gerektirdiği -
Fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı-karşı davalı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını ve hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından fazla çalışma ve genel tatil alacakları belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilebileceği - Kıdem, yıllık izin ücreti, ücret alacakları bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı çalışma süresini, ne kadar yıllık izin kullandığını, en son ödenen ücreti ve alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğundan kıdem, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
Kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği, yargılama sırasındaki işlemlerden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağından yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği, bu nedenle yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı defnini sonuca etkili olmadığı-
Davalının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle, hesaplarına blokeler konulduğunu ve kendisinin bu ödemeleri yapmak zorunda kaldığını, bu sebeple de sözleşme gereğince verilen senetten bu miktarın cezai şart olarak tahsili gerektiğini iddia ederek işbu davayı açtığına göre, dava tarihi itibariyle davalıdan tahsili gereken miktarı belirleyebilecek durumda olduğundan, işbu davada, HMK'nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası açma koşullarının oluşmadığı, ayrıca, mahkemece, ... tarihli duruşmada, 2 nolu ara kararında, davacının, kısmi dava açtığına değinilmiş ise de davacı, dava dilekçesinde, açıkça davasını HMK'nın 107. maddesinde öngörülen belirsiz alacak davası olarak nitelediği gibi, kaldı ki dava tarihi itibariyle, HMK'nın 109/2. maddesine göre kısmi dava açılması imkanı dahi bulunmadığından davanın, hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekiği-
Davanın, belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve sonradan belirli hale gelen alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunulduğu halde davanın HMK m.26/1 hükmüne aykırı olarak davanın alacak davası olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-