Davacı tarafın tazminat talebi netleştirilmeden ve bilirkişi raporundaki görüş sadece kredi borcuna ilişkin menfi tespit isteminin muhatabının davalı hayat sigortacısı olmadığına ilişkin olduğu halde, tüm talepler için davalıya husumet düşmeyeceği kabulünün doğru olmadığı, bu durumda mahkemece; davacı tarafa uygun bir süre verilip tazminat talebini açıklamasının istenmesi; poliçe gereği, davalının ölüm tarihindeki bakiye banka kredi tutarı kadar bankaya ve artan teminat miktarı için davacılara tazminat ödemekle yükümlü olacağı, sigortalı muris tarafından ödenen kredi taksit bedeli için davalının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı da gözetilerek, istenen tazminatın neye ilişkin olduğunun ve bakiye kredi borç tutarının araştırılmasıyla oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Davalı tarafın savunması, sigortalının beyan yükümlülüğüne uymaması nedeniyle cayma haklarını kullandıklarına ilişkin olduğundan, sigortalı murise ait geçmişe dönük (poliçe tanziminden önceki dönem için) ilaç ve tedavi kayıtlarının SGK'dan getirtilmesi; konusunda uzman (onkolog ve iç hastalıkları) doktor bilirkişilerin de bulunduğu heyetten, ölüm sebebi olan hastalık konusunda poliçe tanziminden önce konulmuş bir teşhis olup olmadığı; sigorta ilişkisinin kurulmasından önce sigortalı muriste bulunan ve sigortacıya bildirilmeyen hastalıklar ile ölüm rizikosu arasında illiyet olup olmadığı hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli olmadığından, öncelikle HMK. mad. 31 gereğince davanın aydınlatılması ilkesi çerçevesinde davalı vekilinden cevap dilekçesindeki beyanları da hatırlatılarak "hangi dönemlerde taşınmazın kiraya verildiğinin" belirlenmesi, gerek duyulması halinde davalının isticvabına karar verilmesi, bundan ayrı olarak davalı tanığı da dinlenerek oluşacak sonuca göre talep hakkında karar verilmesi gerektiği-
TMK. mad. 713/1 dışında, 713/2. fıkrasında belirtilen “ölüm”, “gaiplik” ve “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” sebeplerinden tam olarak hangisine dayandırıldığı konusunda açıklık bulunmadığından ve TMK'nin 713/2. maddesindeki sebeplerin birbirinden ayrı ispat koşulları olan dava nedenleri olduğundan, davacı taraf bu sebeplerden bir ya da bir kaçına dayanarak iptal ve tescil davası açtığı taktirde; hakimin davacı tarafa süre ve imkan vererek yazılı olan bu sebeplerden hangisine dayandığının açıklattırılması (HMK mad. 31) ve yargılamaya özgülenen hukuki sebebe dayalı olarak devam edilerek tarafların buna göre delillerinin toplanması gerektiği- Tapu iptali ve tescil davalarının dava kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise, saptanacak mirasçılarına yöneltilerek açılacağı- TMK. mad. 713/2 uyarınca açılan tapu iptali ve tescil davalarında, taraf teşkilinin yargılama sırasında yerine getirilmesinin de mümkünd olduğu-
Mahkemece yapılması gereken işin, HMK'nin 31. maddesi uyarınca, davacıdan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğinin, hangi malvarlığı için, ne tür ve ne miktar olduğu konusunda bütün mallar için ayrı ayrı açıklama dilekçesi ile ortaya konulması istenildikten sonra, tasfiyeye konu mallara ilişkin tüm kayıtlar eksiksiz bir şekilde getirtilerek, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak olan tüm deliller tasfiyeye konu edilen her bir malla ilgili ayrı ayrı değerlendirilip, tartışılarak, talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibaret olduğu-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde talebinin ne kadarlık kısmının geçici, ne kadarlık kısmının sürekli iş göremezlik miktarına ilişkin olduğunu belirtmediği, mahkemece de bu hususun yargılama esnasında açıklatılmadığı, davacı vekili yargılama esnasında talebini ıslah etmemesine ve arttırmamasına rağmen mahkemece, davacının talebini aşacak şekilde ........ TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı, bu hususun HMK'nın 26 ve 31. madde hükümlerine aykırılık teşkil ettiği, mahkemece öncelikle davacı tarafa talebinin ne kadarlık kısmının geçici, ne kadarlık kısmının sürekli iş göremezliğe ilişkin olduğunun açıklatılması ve daha sonra davacının talep miktarı gözetilerek karar verilmesi gerekeceği-
mahkemece bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı, bozma sonrası yapılan ıslahla arttırılan miktarı da kapsar şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece HMK'nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi doğrultusunda davacı vekiline, manevi tazminat taleplerinin her bir davacının, anne ve babaları için ayrı ayrı ne miktarda istendiğinin açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Takdir olunan manevi tazminat miktarının az olduğunun görüldüğü ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Bu kadar uzun süre boyunca yıllık izin hakkının kullandırılmaması yönündeki iddia hayatın olağan akışına uygun olmadığından, hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı asilin dinlenilmesi gerekliliği, dosya içeriğinden bir kısım imzalı bordrolar ile davacıya ilave tediye alacağı ödemesi yapıldığının anlaşılmasına karşın, bu imzalı bordroların dikkate alınmamasının doğru olmadığı, ilave tediye alacağı yönünden söz konusu bordrolar dikkate alınarak ve bu miktarların mahsubu ile hesaplama yapılması gerektiği-
Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı kooperatif vekilince dava dilekçesinde talep ettiği tazminat tutarı ile tazminat tutarının dayanağı olarak gösterdiği müfettiş raporunda belirtilen zarar farklı miktarlarda olduğundan, mahkemenin davacıya mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 75/2. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 31. maddesi gereğince talebe ilişkin bu çelişkili durumu açıklattırılarak buna göre hüküm kurması gerekirken aksi yönde işlemle faiz tutarı bakımından ret kararı verilmesinin hatalı olduğu-