Haksız azledilen davacı avukatın Avukatlık Kanunu m. 164/4 çerçevesinde vekâlet ücreti alacağının tahsilini istediği eldeki davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve bu nedenle dava değerini arttıran talep dilekçesindeki alacak miktarı yönünden zamanaşımının işlemeyeceği- "Vekâlet ücreti talebine konu tapu iptal ve tescil davasının değerinin belli olduğu, bu değer üzerinden önce 164/4 uyarınca %20 oranında vekâlet ücreti hesaplayarak davalıya iki ayrı ihtar gönderen davacının sonra fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek yüzde onu üzerinden hesapladığı tutar üzerinden icra takibi başlattığı gözetildiğinde, artık söz konusu ücret iddiasını HMK. m. 107. maddesi çerçevesinde talep edilemeyeceği, aksini kabulü halinde, mahkemenin takdir hakkını kullandığı her davanın belirsiz alacak davası olarak sayılabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin iş sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekeceği- Geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği-
Davacı, Sigorta Tahkim Komisyonuna verdiği başvuru dilekçesi ile fazlaya ilişkin her türlü talep, başvuru, ıslah ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 4.257,04 Euro hasarın HMK 109/1 md. uyarınca şimdilik 10,00 Euro’sunun faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği, bu haliyle başvurunun kısmi dava niteliğinde olduğu-
Davacının, Sigorta Tahkim Komisyonuna verdiği ................. tarihli başvuru dilekçesi ile fazlaya ilişkin her türlü talep, başvuru, ıslah ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile ......... Euro hasarın HMK 109/1 md. uyarınca şimdilik bir kısmını faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği, somut olayda bu haliyle başvurunun, kısmi dava niteliğinde olduğu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 30/12 maddesi hükmünde, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemince 5.000,00 TL ve üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen kararlara karşı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti nezdinde itiraz edilebileceği düzenlenmiş olup, Sigorta Tahkim Kurulu İtiraz Heyetince işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucunda başvurunun miktardan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin iş sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekeceği- Davalı tarafın arabuluculuk toplantısına mazeretsiz olarak katılmadığı ve sürecin bu nedenle sona erdiği anlaşılan arabuluculuk faaliyetinde, ücretin, arabuluculuk görüşmesine katılmayan davalıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına karar verilmesi gerekeceği- Geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği-
Davacı taraf dava dışı şirket ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde 150.000TL limitle kefil olduğundan bahisle davalının kendisine gönderdiği ihtarname nedeniyle menfi tespit davası açmış olup, ihtarnamede davacının dahil olduğu asıl borçlu ve kefillerden toplam 585.334,48TL alacak talebinde bulunulmuş, davacı “şimdilik” kaydıyla fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak ihtarnamede gösterilen bedelin 150.000TL’sinden borçlu olmadığının tespitine ve dava dilekçesinin sonuç kısmında da 150.000TL’den borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafça ihtarnameye konu alacak bakımından davacı kefil ile dava dışı asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında ilamsız takip başlatılmış olup bu icra takibinde davacının kefalet limiti olan 150.000TL ile sınırlı sorumlu olduğu belirtilmiş olduğundan, eldeki menfi tespit davasının; kısmî dava niteliğinde olmayıp tam dava niteliğinde olduğu-
İtirazın iptali davasının kısmı dava şeklinde açılabileceği-
Kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici nitelikte olduğu ve ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını aştığı nazara alındığında, kıdem tazminatı yönünden belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı- Hukuki yarar dava şartı olduğundan, sonradan hakim tarafından verilecek süre ile davacı tarafından ya da mahkemece re’sen belirsiz alacak davasının kısmi dava türüne tahvil edilmesinin mümkün olmadığı, belirtilen talep yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
"Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kaymak kaydıyla..." şeklinde açılan davalarda dava dilekçesinde açıkça 'belirsiz alacak davası' ifadesi yer almadığı sürece davanın kısmi dava olarak nitelendirileceği- Davacı vekili dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” şeklinde beyanda bulunarak işçilik alacaklarına ilişkin talepte bulunmuş olsa da dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan yer almadığından davanın kısmi dava şeklinde açıldığı - Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmesi gerektiği- Davacı vekili “davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyanda bulunmuş ise de; davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmadığı-
Dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan bulunmadığı- Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişinin bunu açıkça dilekçesinde belirtmesi gerektiği-. Her ne kadar duruşmada davacı vekili "davamız belirsiz alacak davasıdır" şeklinde beyanda bulunmuş ise de; davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmadığı- Sonuç itibariyle davanın kısmi dava şeklinde açıldığı sabit olduğu- Hâl böyle olunca, direnme kararının bozulması gerektiği-