Davacının kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını ek bir dava açarak istemediği gibi, müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi de vererek artırmadığı da gözetildiğinde, talebin aşılması suretiyle hüküm tesis edilemeyeceği-
Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla artırılması halinde, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilebileceği-İçtihadı Birleştirme Kararlarının kanun hükmünde olup, hükmüne uyulmasının zorunlu olduğu-
HMK'nın 109/2. uyarınca kısmi dava açılma yasağı 11.04.2015 tarihli 6644 sayılı Kanun'la mülga edildiğinden kısmi dava yasağı kalkmış olup karar tarihinde kısmi dava yasağının olmadığı, kaldı ki açılan iş bu dava kısmi dava olarak da nitelendirilemeyeceğinden, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak tahsilini talep ettiği meblağı bilirkişi raporu sonrasında ıslah yolu ile arttırmış olup dava dilekçesi ve (HMK mad. 109) kısmi davada, ancak dava konusu yapılan miktar bakımından zamanaşımının kesileceği ve olayın 2014 yılında meydana geldiği, davanın Ağustos 2014'de açıldığı, ıslah talebinin ise Haziran 2017'de yapıldığı gözönüne alındığında, TTK. mad. 1420'de belirtilen süre geçmiş olduğundan, davalının usulüne uygun ve süresinde yaptığı zamanaşımı def'i dikkate alınarak ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine kararı verilmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK'nun 109/2. maddesine göre talep konusunun belirlenebilir olduğu hallerde kısmi dava açılamayacağı, bu durumda, davacıya talep miktarı açıklattırılarak, bunun üzerinden harcın tamamlattırılıp yargılamanın esasına girilmesi gerektiği, ne var ki, davacı daha sonra ıslah şeklinde nitelendirdiği dilekçe ile toplam talep miktarını harçlandırarak eksik olan dava şartını tamamladığından, mahkemece dava şartının yerine getirilmesine yönelik davacı işleminin ıslah şeklinde nitelendirilerek yanılgılı gerekçeyle bu yöne ilişkin talebin esasına girilmeyerek reddedilmesinin doğru olmadığı-
Hukuki sebepler kısmında BK.'nun 18. (TBK.'nun 19.) maddesini gösterilmesi davanın muvazaaya dayalı iptal davası olduğu şeklinde yorumlanması için yeterli midir? Davanın, dava dilekçesinde yazılı hukuki nitelendirmeye bakılmaksızın İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu mu kabul edilmelidir?
Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması hâlinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği-
İş hukukundan kaynaklanan davalarda, taraflar arasında çalışma süresi ve ücret miktarı yönlerinden uyuşmazlık bulunmasının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği- İşçinin çalışma süresini ve ücretini belirleyebileceği, işçinin ne zamandan beri çalıştığını veya ücretinin ne kadar olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini farzetmenin ispat kurallarına da aykırı olacağı, keza tarafın yeterli şekilde somutlaştırıp kendisinin bilgisinde dahi olmadığını belirttiği bir hususun mahkemece bilinmesini beklemenin de mümkün olmadığı- İşverenin maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesinin, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmamasının, davadan önce işçinin alacaklarını inkar etmesinin ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkanını vermeyeceği; işçinin bu durumlarda dahi, alacağının miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açamayacağı- Davacı yan, ücret alacağı bakımından işyeri kayıtlarına dayanmış olup imzasız ücret bordrolarında yazılı miktara ve bordrodaki tahakkuklara itirazı bulunmadığından, davacının, çalışma süresini, kendisine ödenen ve ödenmesi gereken aylık ücret miktarını, sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği tarihi, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu ücret alacağı gerçekte belirlenebilir bir alacak olup belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, bu talep yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Kısmi davada zamanaşımının talep edilen miktar yönünden kesileceği-
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nin 109/3. maddesinin "Dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında kısmi dava açılması talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." şeklinde olduğu, davacının, 6100 sayılı HMK'nin 109/3 maddesi uyarınca talep sonucunu ıslah ile artırmak için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmasına gerek bulunmadığı, hal böyle olunca; davacının ıslah talebi değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-