Davacı, sendikaya üye olduğu ve Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmesi gereken fark ücret alacağı, ilave tediye, akdi ikramiye ve teşvik prim tutarlarını işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumda olduğundan, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı söz konusu alacakların belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği-
Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteminin 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu- Kısmi dava şeklinde açılan tazminat davasında, davaya konu edilmeyen alacak kısmı için zamanaşımının işlemeye devam ettiği- Hasar ihbarından sonraki 45. gün sonunda davacı alacağı muaccel olacağından, muacceliyetten sonraki 2 yıl içinde davaya konu edilmeyen alacak bölümünün zamanaşımına uğrayacağı dikkate alınarak, davalı vekilinin zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi, ıslah edilen bölümün zamanaşımına uğrayıp uğramadığının kararda tartışılması gerektiği-
Davacılar vekilinin HMK'nın 109. maddesine göre kısmi dava açtığı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmasa dahi, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olmadıkça ek dava olarak geri kalan kısmını da isteyebileceği gözetilerek karar verilmesi gerekeceği- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/3. maddesine göre, bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre verileceğinin belirtildiği, buna göre davalı lehine maktu vekalet ücreti verilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı- Muris ...’in ..................... tarihinde .............. Devlet Hastanesi’nden davacıların murisinin çekilen EKG’si ve eksik kalan tüm tedavi ve hastane kayıtlarının ilgili yerlerden getirtilmesi; sigorta ilişkisinin kurulmasından önce sigortalı muriste bulunduğu ve sigortacıya bildirilmediği iddia olunan hastalıklar ile ölüm rizikosu arasında illiyet olup olmadığı konusunda, ATK’dan ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan ve TTK 1435-1439 maddeleri irdelendikten sonra, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu olayda, mahkemece; karar tarihi itibariyle yürürlükte olan ancak ........ tarihli 6444 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." şeklindeki HMK 109/2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı gerekçesine dayanılmış ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının bedelin fazla hesaplandığını iddia ederek ........ TL lik bedel yönünden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik .......... TL üzerinden davasını ikame ettiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla talep konusunun miktarının belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalı olduğu, hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacının toplam hizmet süresince hiç izin kullanmadığının kabul edilmesinin hayatın olağan akışına ters olduğu- Davacının süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmesi halinde, mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194) ve hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK 31) göz önüne alınarak, davacının beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde davanın “belirsiz alacak davası” olduğuna yönelik herhangi bir ifade yer almamakta olup, davanın kısmi dava olduğu ve bu durumda, davanın türünün artırım dilekçesi ile değiştirilmesinin olanaklı olmadığı-
Kısmi davada faiz talebinde bulunulmuşsa aynı alacak ve tazminatların artırıldığına dair ıslah talebinde açıkça faiz istenilmemişse bile faize karar verilmesi gerektiği- Belirsiz alacak davasının bir türü olan külli tespit kısmi eda davasında faiz başlangıcı yönünden Yargıtay 9. HD.'nin uygulamasının, kısmi dava esaslarıyla aynı olduğu (İhbar tazminatı alacağına dava ve ıslah (talep artırım) ayrımı yapılmaksızın dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin hatalı olduğu)-
Sözleşme uyarınca davalı tarafından depolanan ürününün davalı tarafından iade edilmemesi nedeniyle zarara uğranıldığı iddiası ile açılan davada, davacının zararın miktar veya değerini belirleyebilme imkanı var iken davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Davacının açtığı ilk  tasarrufun iptali davasında, ıslah dilekçesinde "fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu" ve talebinden açıkça feragat ettiğini de belirtilmediği (HMK. mad. 109/3) anlaşıldığından, ek dava olarak yeni bir tasarrufun iptali davası açabileceği- Açılan ek davada, "Dava konusu gayrimenkulün devir tarihindeki değeri ile ıslah ile talep edilen değeri aradaki farkın davacının icra takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
Taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedelin, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacağı- Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanunu’nun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanması gerektiği- Emsal olarak seçilen ve dava konusu taşınmazla aynı özellikleri taşıyan komşu parsele ilişkin kararın güçlü delil oluşturduğu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesinde esas alınması gerektiği-
Somut olayda dava dilekçesinin içeriği ve özellikle de alacağın belirlenebilir olmayıp, tüm kayıtların işveren tarafından tutulması nedeniyle, deliller toplanıp alacak miktarı belirlendikten sonra, harcın tamamlanacağına yönelik açıklamalar karşısında, eldeki davanın kısmi dava olarak değil, belirsiz alacak davası olarak açıldığı-