Uyuşmazlığın tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davalı borçlu aleyhine başlatılan ... İcra Müdürlüğü'nün .... sayılı takip dosyasından düzenlenen 08.10.2019 ve 05.11.2019 tarihli haciz tutanakları incelendiğinde; davalı borçlunun "dava dilekçesinde yer alan adresine hacze gidildiği, adresin kapalı olduğu- Dosyada çilingir masrafı depo edilmediğinden ve ayrıca haciz talebi olmadığından adreste işlem yapılmadan ayrılındığının" tutanak altına alındığı- Davalı borçlunun bilinen başkaca adreslerine de (kredi genel sözleşmesinde belirlenen adresi, icra takip dosyasında belirlenen adresi) hacze gidilmediği, davalı borçlu hakkında "hacze kabil malının bulunmadığına dair" tutanak tutulmadığı, davalı borçlunun davacı alacaklıya, dava dışı asıl borçlu lehine ipotek verdiği bağımsız bölümlerin halen davalı borçlu adına kayıtlı olduğunun tespit edildiği- Her ne kadar bu gayrımenkuller yönünden davacı tarafından ... İcra Müdürlüğü'nün ... sayılı dosya ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı ve ipotekli gayrımenkullerin kıymet takdirlerinin toplamının 230.000,00 TL olarak belirlendiği belirtilmişse de ipotekli dosyadan kıymet takdirlerine itiraz davası açıldığı ve akıbetinin henüz dosyada belli olmadığı anlaşıldığından davalı borçlu hakkında yukarıda belirtilen hususlar değerlendirilmeden acz halinin kabul edilmesi doğru görülmediği-
Tasarrufun borçtan önce olduğunun anlaşılmış olduğu gerekçesi ile davanın esasına girilmeksizin usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Asıl borçlu ile alacaklı arasındaki ticari ilişkinin önceye dayandığı iddia edilmişse de, davacının dosyaya ibraz ettiği kredi sözleşmelerinin sona erip yeni tarihli bir sözleşme düzenlenmiş olduğundan ve yeni imzalanan kredi sözleşmeleri ile önceki tarihli kredi sözleşmeleri arasında da bağlantı olduğunun ispat edilemediğinden davanın reddinin isabetli olduğu-
Davacı şirket tarafından davalı S aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra davalı S adına kayıtlı taşınmazların diğer davalılar ve S'ye devrine yönelik tasarrufun iptalinin talep edildiği - Müteveffa borçlu S ile davacı alacaklı şirket arasında ticari bir ilişkinin olduğu, aralarında ticari ilişkiye dayalı olarak cari hesap bilançosunun mevcut olduğu, faturalara göre 2014 yılından 2015 yılı sonlarına kadar ticari ilişki ve bu ilişkiye bağlı cari hesap ve alacak-borç ilişkisinin mevcut olduğu, böylelikle borcun çeklerin keşide tarihlerinden çok önce doğduğu, ayrıca ticari hayatta çeklerin ileri tarihli olarak da düzenlendiği, devirlerin kayınbiraderlere ivazsız yapıldığı, satış değeri ile gerçek değerler arasında nispetsizlik olduğu, böylelikle yapılan tasarrufların muvazaalı olup alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu anlaşıldığından davanın kabul edilmesi gerektiği-
Davacı bankanın ipoteği fek etmeden taşınmazın satışını her zaman talep edebilme imkanı varken bu imkanını kullanmayıp ipoteği fek etmiş olması karşısında akabinde tasarrufun iptali davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılacağı-
Davacı tarafından davalı borçlu hakkında düzenlenmiş kesin aciz belgesinin ve/veya davalı borçlunun bilinen adreslerinde tutulmuş, İİK 105 kapsamında geçici aciz belgesi nitelinde haciz tutanağının dosyaya ibraz edilmediğinin anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın 08.12.2014 tarihinde borçlu tarafından değil, A.K. tarafından davalı V.G.' ye devredildiği, bu durumda borçlunun yaptığı bir tasarruf bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla esastan karar verilmesinin hatalı olduğu-
Haciz tutanaklarının İİK'nın 105 inci maddesi anlamında aciz belgesi niteliğinde olduğu- Yargılama sırasında takip konusu borcun ödenmiş olmasından ötürü davanın konusuz kaldığı, dolayısıyla karar verilmesine yer olmadığı-
Haciz tutanağında hacze kabil mal bulunmadığına dair tutanak tutulduğu ve aciz halinin gerçekleştiği, borçlunun taşınmazını temsilcisi olduğu davalı 3. kişi şirkete devrettiği anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
Davacı tarafından davanın dayanağı olan bononun neye istinaden düzenlendiğinin somut delillerle ispat edilememiş olmasına, tanık beyanlarına göre davacı ve davalı borçlunun mevsimlik taşıyıcı olarak çalıştığının anlaşılmasına, davacı tarafından bu kadar yüksek meblağlı borç verecek maddi durumunun da bulunmamasına, dolayısıyla davacının alacağının gerçek olmamasına göre "davanın reddine" karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise ilgili kanun maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Dava konusu aracın 1/2 hissesinin dava dışı adına kayıtlı olduğu, iş bu davanın dayanağı olan davacı ile davalı arasındaki araç satım sözleşmesinden, dava dışı kişinin, hissedar olması sebebi ile haberinin olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dava konusu aracın satın alınması için dava dışı kişi tarafından davalı lehine kredi çekildiği, davalıların beyanlarından ve tanık anlatımlarından davalıların aynı durakta çalıştıkları, davacı adına, davacının yeğeni ve abisinin de aynı durakta çalışıyor olmasına göre davalı 3. kişinin davalı borçlunun durumunu İİK 280/1 maddesi gereğince bildiği kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-