Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının "icra dosyasındaki alacak ve ferilerine şamil olmak üzere tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi" gerekirken yazılı şekilde "icra dosyasındaki asıl alacak miktarı olan 36.000,00 TL ile sınırlı olarak davacıya haciz ve satış yetkisi tanınmasına" karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Uyuşmazlık, (dava dilekçesi, temyiz dilekçesi ve dosya kapsamındaki belgeler dikkate alındığında) açılan davanın dava konusu taşınmazların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 19. maddesine göre muvazaalı (danışıklı) olup olmadığı hususunun araştırılması ve muvazaalı olduğu sonucuna varılması hâlinde ise davaya konu taşınmazlar ile ilgili olarak mal rejiminden doğan katılma payının tahsili istemine ilişkin olarak açıldığının anlaşıldığı-
Dava konusu tasarruf, takip konusu borçtan önce yapıldığından tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi'ne karar verilmesi gerekeceği-
Davalının borcunun şahsi borç olup, İİK. 45 madde hükmüne göre davacı bankanın alacağını 4 adet ipotekli taşınmazı paraya çevirip alma imkanı varken, mahkemece diğer davalılara yapılan hisse devirlerinin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gözetildiğinden bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali da davasında, alacağının gerçek olduğunu ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğu- Davalı üçüncü kişiler "gerçekte olmayan bir alacak için senet düzenlendiğini" savunmuş olup borçluya ait şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de "davacı ile bir ticari ilişkiye rastlanmadığının" tesbit edildiği, borç kaynağı bonolarda "senetlerin 'malen' veya 'nakten' verildiğine" ilişkin bir açıklamanın yer amadığı, davacı vekili, "müvekkilinin, borçlunun ortağı olduğu şirketlere yatırım desteği sağlamak konusunda borçluyla protokol akdedildiğini, bu protokol gereğince; müvekkilinin finansman sağlayacağını, borçlunun da müvekkile bunun karşılığında hisse devredecek veyahut da kar payı vereceğini, bu protokoldeki yükümlülüklerine ilişkin olarak da yatırımlar karşılığında borçlu senetleri tanzim ederek müvekkile verdiğini" belirtmişse de, anonim ve limited şirketlerde hisse devri belirli bir şekle tabi olmasına karşın, davacı vekilinin iddialarını ispatlayıcı yönde dosyaya bir bilgi ve belge sunmadığı, yurtdışında yaşayan davacının borçluya verildiği iddia edilen toplam 7.500.000,00 USD gibi büyük paranın yurt dışından ne şekilde transfer edildiğine ve borçluya verildiğine ilişkin bir belge sunmadığı uyuşmazlıkta, alacağının gerçekliğini ispat yükü altındaki davacının bunu yerine getirmediği ve davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlığın; İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemi ile, TBK 'nun 128., 202., 203.maddesine göre işyeri devri nedeniyle devir alanın işletmenin borçlarından sorumlu olacağının tesbiti istemine ilişkin olduğu-
Davacının geçici aciz vesikası sunamadığı gibi davalı borçlu adına birçok taşınmaz bulunduğunun belirlendiği, bu nedenle mahkemece 'davanın reddine' karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davanın, konusu aynı olan ve halen görülmekte olan dava dosyasının mevcut olduğunun anlaşılmış olmasına göre derdestlik sebebi ile eldeki davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı-
Dava konusu gayrımenkulün davadan önce davalı müteveffa tarafından dava dışı şirkete satıldığı, borçlu ile 3. kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan borçlunun veya 3.kişinin dava dilekçesinde yer almaması halinde yer almayan tarafa dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması gerektiği, tüm deliller değerlendirilerek 6183 Sayılı AATUHK'nun 27, 28, 29,30 ve 31 maddeler gereğince tasarrufun iptale tabi olup olmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava, dava şartı yokluğundan reddedildiğine göre; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince davalı vekilleri lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-