Dava tarihi itibariyle davacının alacağına konu ettiği İstanbul Anadolu 3. İcra Müdürlüğünün 209/2028 sayılı icra takibinin kesinleşen İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/607 sayılı dosyasından zamanaşımı sebebi ile icranın geri bırakılması kararı verildiği, davacı alacaklı tarafından icra dosyasının ve alacağın zamanaşımına uğramadığının tespiti açısından İİK 33/a-2 maddesine dayalı olarak İstanbul Anadolu Mahkemesinin 2014/323 E.2015/145 K sayılı dosyasında açtığı davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ortada geçerli bir icra takibi olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği- Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiğinin kabul edildiği- Bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunun ispatla çürütülebileceği- Dosya içerisinde dinlenen tanık beyanlarına göre; davalıların iş yeri komşusu olduğunun belirtilmesine, dosya içerisinde yer alan belgelere göre de dava konusu gayrımenkulün Organize Sanayi Bölgesinde bulunan bir iş yeri olmasına, davalı borçlunun iştigal alanı ile davalı 3. kişinin ortaklığı bulunan dava dışı şirketin aynı sektörde faaliyet gösterdiğinin ve davalı borçlunun ticari işletmesini İİK madde 280/3 hükmüne uygun devretmediğinin de anlaşılmış olduğundan mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava dayanağı takip dosyasında İİK'nun 105 inci maddesinde belirtildiği şekilde borçlunun adresinde yapılmış bir haciz bulunmadığı gibi İİK'nun 143 üncü maddesinde belirtilen aciz belgesi de sunulmadığı, bu durumda, davalı borçlunun aciz halinin ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın ön koşul yokluğundan reddine, yapılan yargılama giderlerinin davanın açılmasında haksız olan davacı üzerinde bırakılmasına karar verileceği-
Uyuşmazlık, TBK'nın 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Tasarrufun iptalini talep edebilmesine dayanak bir kesinleşmiş icra takibi alacağının ortada bulunmadığı, buna göre asıl davanın bu önkoşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, birleşen dava bakımından ise; davalı borçlular ile taşınmazları devralan kişiler arasında muvazaayı gösterir bir yakınlık durumunun tespit edilemediği, bunun yanında davaya konu olan tasarrufların yapıldığı dönemde tapuda gösterilen resmi bedel ile taşınmazların gerçek değeri arasında fahiş bir farkın da tespit edilemediğinden davanın reddine karar verileceği-
Dava konusu eve ilişkin abonelik kayıtlarından, masraf belgelerinden ve özellikle tanık olarak dinlenen davacının annesi-davalının ablasının beyanından; dava konusu taşınmazı davalının yaklaşık 20 yıl önce davalıdan haricen satın aldığı, satın aldıktan sonra taşınmaz üzerine önce 2004 yılında duvar, 2015 yılında ev yaptığı, taşınmazın ise 2018 yılında davalıya tapudan resmi olarak devredildiği, bu durumda evvelce haricen satılan ve bedeli ödenen taşınmazın sonradan devrinin yapılmasının, borcun tasfiyesi için gerçek malike intikalinin sağlanması niteliğinde olduğu, borçludan mal kaçırma kastı olmadığı-
Akrabalık ilişkisi ile davalı borçlunun mali durumunu ve zarar verme kastını bilen kişi üçüncü kişinin, davalar ile arasındaki tasarrufun iptaline karar verilirken takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak hüküm kurulması gerektiği-