Ticari ilişkinin başlangıcından sonra yapılan tasarrufların iptale tabi olduğu-
Davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğu belirlenememesi gerekçesiyle tasarrufun iptali davalarının reddine karar verilmişse de; aynı üniversiteden mezun olmaları- eşlerinin bir dönem aynı yerde çalışmış olması ve davalı üçüncü kişinin söz konusu gayrimenkulü kiraya verdiği kişilerin her ne kadar farklı tüzel kişilikler olduğu iddia edilse de, sicil numaraları farklı olan fakat yöneticileri ortak olan şirketler arasında organik bağ olduğu ve davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu ile bağlantılı olduğu anlaşılan şirketlere söz konusu gayrimenkulü kiraya verdiği anlaşıldığından, davalı üçüncü kişinin kötü niyetinin bu yönlerden tartışılması gerektiği-
Davacılar alacaklarını dayandırdığı adi ortaklığın feshine ilişkin dava henüz sonuçlanmadığından, bunun kesinleşmesi beklenerek dava sonucunda davacıların bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK. mad.19 gereğince dava konusu satış işleminin iptalinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi, aksi durumda (davacıların adi ortaklığın feshi nedeniyle alacağının olmadığının saptanması halinde) ise, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu olayda, murisin mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiği açık olup mirasın, iflas hükümlerine göre tasfiyesi için yasal prosedürün uygulanıp, sonuçlandırıldığı takdirde mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile davaya devam edilmesi ve buna göre taraf teşekkülü sağlandıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Davalılara yapılan satışların tamamının cebri icra kanalıyla gerçekleştiği ve borçlular tarafından serbest iradeleriyle gerçekleştirilmiş bir satış olmadığından nam-ı müstear iddiası da dinlenemeyeceği-  Taşınmazların borçlunun dava dışı alacaklılarına olan borçları nedeniyle cebri icra kanalıyla satıldığından taşınmazlar mutlak surette üçüncü kişinin mülkiyetine geçeceği ve bu nedenle yapılan işlem sonucu davacının zarara uğradığından ya da davalıların davacının alacağını engellemek amacıyla hareket ettiklerinden bahsetmenin de mümkün olmayacağı-  İhaleler sonucu elde edilen bedellerden alacaklıya ödenmesi sonrası bakiye miktarın kalmadığı da anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın reddinde isabetsizlik olmadığı- Davacının davalıların taşınmazları borçlularca ödenen paralar ile aldıklarını ispatlayamadığı- Davalı ile borçlu arasındaki ticari ilişkileri dikkate alındığında, diğer taşınmaz yönünden, İİK. 280/1 gereğince tasarrufun iptalinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Taşınmazı borçlulardan değil de, dava dışı birinden banka kredisi ile alan ve borçlular ile tanışıklık ve akrabalığı bulunmayan davalı üçüncü kişi hakkından tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Adresinde yapılmış bir haciz olmayan ve hakkında alınmış bir aciz belgesi de bulunmayan borçlular aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının feragat nedeni ile reddi halinde AAÜT 6/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği, yargılama giderinin bu halinin davacının yararına olduğu- Dava konularından bir bağımsız bölümle ilgili dava öncesinde esastan reddedilmiş ve kesinleşmiş bulunmasına rağmen "feragat nedeni ile reddine karar verilmesi" ve yine dava konularından diğer bir bağımsız bölüm ile ilgili davalar reddedilmiş ve bu husus bozma nedenlerinden sayılmayarak kesinleştiği halde, bu bağımsız bölümler ile ilgili olarak kazanılmış hak ilkesi bertaraf edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan tasarrufun iptali davalarında, işlemin (tasarrufun) ne zaman yapıldığının öneminin olmadığı- Davaya konu (04/03/2002 tarihli) tasarrufun, borcun doğum tarihi olan öldürme eyleminin gerçekleştiği (10/04/2002) tarihinden önce olması nedeniyle iptalinin mümkün olmadığının kabul edilemeyeceği- Davalılar arasındaki hibe ve harici satış işlemlerinin gerçek olmadığı, her zaman düzenlenebilecek olan hibe sözleşmesinin, alacağın tahsilini karşılıksız bırakmak amacıyla düzenlendiği, davalı dördüncü kişinin borçlunun hem ceza hem de hukuk davasında vekili olarak görev yapan avukatı olduğu, davaya konu iki parselin de daha sonra davalının damadı olan diğer davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları açıkça anlaşıldığından muvazaanın varlığı kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- AYNI YÖNDE: İstanbul BAM. 9. HD. 10/11/2021 T. E: 2019/2593, K: 1893
Davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan menfi tespit davasında "borçlu olmadığının tespitine" dair verilen kararın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, menfi tespit davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre tasarrufun iptali davasındaki ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Takip dayanağı senedin sahtecilikle düzenlendiği kesin olarak sabit olduğu takdirde dava dayanağı takiple ilgili borcun gerçek olmadığı anlaşılacağından ve buna göre dava davacının gerçek bir alacağı olmadığından dava ön koşulu yokluğundan reddedileceğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedileceğinden, belirtilen Ağır Ceza dosyasının kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-