Davalılar arasındaki senet düzenleme fiilinin tasarruf kavramı içinde olduğu- Borçlular takip günü ödeme emrini tebliğ almış ve 15/10/2012 tarihinde sürelerden feragat ederek takibi kesinleştirmiş ise de, salt bu durum, dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde takibin muvazaalı olması için yeterli görülmediği-
Davanın BK.’nin 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı takibin iptali davası olması nedeni ile aciz belgesinin sunulmasına gerek bulunmadığı-
Taraflar arasındaki 6183 sayılı Yasa'ya dayalı tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda satış tarihinde henüz borç doğmadığından, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- Borçlu şirket, üçüncü kişilerle birlikte zorunlu hasım olduğundan, davanın kabulü hakkında yargılama giderinden diğer davalılar ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olması gerekeceği, ayrıca taraflar yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Haciz yoluyla takiplerde sıra cetvelinin alacağın İİK 138 uyarınca satış tarihindeki ulaştığı miktar dikkate alınarak düzenleneceği- Satış tarihi itibari ile bedeli paylaşıma konu ipotekli taşınmazın ihale tarihindeki ana para, ferileri ve takip masraflarından oluşan toplam alacak miktarının belirlenmesi gerektiği- Kesinleşen önceki kararın sadece sıra cetvelinde yer alan alacaklı taraflar arasındaki sıraya ilişkin şikayete yönelik olduğu anlaşılmakla, bu kararın, taraflara ayrılan pay yönünden de sıra cetvelini kesinleştirdiği şeklinde yorumlanamayacağı-
Haciz tutanağının İİK.’nin 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olmasına, davanın 5 yıllık süre içerisine açılmış olmasına, ivazlar arasında önemli oransızlık bulunmasına, alacağa mahsuben yapılan satışın mutad ödeme olarak kabulünün mümkün olmamasına göre, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınamamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılacağı- Birleşen dava yönünden usulüne uygun ibraz edilmiş aciz belgesi ve/veya İİK. 105 kapsamında düzenlenmiş haciz tutanağının dosyada bulunmamış olması sebebi ile mahkemece 'davanın reddine, davacı yararına da maktu vekalet ücretine karar verilmesi' gerekeceği-
Davalı üçüncü kişinin, avukatlığını yaptığı davalı borçludan gerçekten alacaklı olduğu anlaşıldığından, davalılar arasındaki takibin iptaline ilişkin tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği-
Borçlunun parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu (nam-ı müstear), bu durumda, hangi şartlar dahilinde taşınmaza sahip olunabileceği ve davalılar arasında organik bağlantı olup olmadığı üzerinde durulması gerektiği- Dava konusu taşınmazın davalı şirket kurulmadan önce davalı üçüncü kişiye tahsis edilmiş olması ve 160.000 TL peşinatın davalı şirket kurulmadan önce davalı üçüncü kişi tarafından ödenmesi, davalı üçüncü kişinin uzun süredir ticaret sicil kaydının olması, bilirkişi raporunda ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından yapıldığının belirlenmesi ve bu ödemelerin davalı borçlu şirketin gelirleri ile yapıldığına ya da ödemelerin şirketin hesaplarından yapıldığına dair dosyada belge olmaması ve bu hususta muvazaa iddiasının ispatlanamamış olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Taşınmazın kaydında yer alan ipotek ile beraber hısımlık ilişkisi bulunan diğer davalıya devri-
Çekin, güncel hayat içinde ileri tarihli düzenlenebileceği- Tasarrufların tarihinin, 28/10/2011 ve 01/11/2011 tarihli faturalara dayalı olup, alacağının dayanağı olan çeklerin ise iş bu tasarruf tarihlerinden sonra düzenlenmiş çekler olduğu görüldüğünden mahkemece, davacıya takiplerin konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti; daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilip yasal maddeleri açıklanan iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği; aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine, davalılar lehine maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği-