İİK. mad. 170/a-2 uyarınca icra takibinin iptaline karar verilmiş olduğundan, ortada geçerli bir icra takibinin bulunmaması nedeniyle tasarrufun iptali davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların şirket tarafından satılmış olmasının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı-
TBK. mad. 19'a dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, icra takibi nedeniyle alacağın tahsili için yapılan taşınmaz satışının geçersizliğinin sağlanmak istendiği, bunun ayni değil şahsi sonuç doğurduğu, davada muvazaanın ispatı halinde tapunun iptaline değil (kıyasen İİK. mad. 283/1 uyarınca) iptal ve tescil olmaksızın, dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Davalılar arasındaki tasarrufun borçtan sonra yapılmış olması nedeniyle davanın esasına girilerek anılan tasarrufun İİİK 278,279,280 maddeler gereğince İptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davaya konusu tasarrufların tarafı olmayan davalılar hakkındaki her iki davanın da "taraf sıfatı yokluğundan" reddine karar verilmesi gerektiği- Alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görüldüğünden, davacı-alacaklının, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların veya çeklerin keşide tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürmesi halinde, mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulması, borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanması gerektiği-
Davanın, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olduğu, bu tür davaların dinlenilebilmesi için diğer dava koşullarının yanında geçerli bir takip ve kesinleşmiş bir alacağın da varlığı gerektiği- Takip dosyasındaki alacak ile ilgili olarak, borçlu tarafından süresinde borca itiraz edildiğinden takip durmuş, alacaklı tarafından açılmış ve sonuçlanmış bir itirazın iptali davası da olmadığından takip konusu alacağın kesinleşmediği, bu durumda takip dosyası ile ilgili olarak tasarrufun iptali talebinin kesinleşmiş bir alacak bulunmadığından ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Aciz vesikasının temyiz aşaması dahil yargılamanın her aşamasında tamamlanabileceği- Üç ayrı takip dosyasında; borçlulardan birinin takip ve ödeme emrinin tebliğ edildiği ev adresine haciz için gidildiğinde hacze kabil mal bulunamamış, diğer bir borçlunun evinde yapılan hacizde 1.310,00 TL değerinde ev eşyası haczedilmiş, diğer borçlunun ise adresten taşındığı tesbit edilmiş olduğundan, dava tarihi itibariyle borçlulara ait taşınmazların değerinin borcu karşılamadığı ve icra dosyasına göre borcu karşılayacak değerde malları olmadığı anlaşıldığından, aciz durumlarının bulunduğunun açık olduğu ve aciz halinin sabit iken mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Şirkete ait borcun 23.01.2009 tarihinde doğduğu, şirket borcunu ödemeyince alacaklı aynı borcu yeniden yapılandırarak bu kez 13.04.2009 tarihinde hem şirket yetkilisi hem de ortaklar şahsi olarak bono düzenleyerek alacaklıya verdiği ve bu bono da ödenmeyince dava konusu takip yapıldığı, bu durumda davaya konu borcun, 23.01.2009 tarihinde doğduğunun kabulü ile bu tarihten sonraki borçlu tasarrufları için iptal davası açılmasının mümkün olduğunun kabulü gerektiği-
Mahkemece, "davacı vekilinin dava taşınmazlar hakkında açtıkları şufa davası sırasında, iptalini istedikleri satışların gerçekleştiğinden bahisle muvazaaya dayalı olarak tapunun iptalini istedikleri, ancak dava konusu parsellerden sadece birisi için şufa davası açtıkları ve bu davanın da red edilerek kesinleştiği ve bu nedenle bedelde muvazaa iddiasının dinlenmesi için gerekli ön alım davasının olmadığı, ayrıca müşterek mülkiyette her pay satışı için yeni bir şufa hakkı doğup bu hakkın yeniden kullanma hakkı verdiğinden, davacının ileri sürdüğü sebebin yasal dayanağının olmadığı ve miras hukukundan kaynaklanan bağış da olmadığından" bahisle "tasarrufun iptali davasının reddine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
İcra dosyası kapsamından davacı adına kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, banka hesaplarında mevduatı olmadığı, adına kayıtlı araç üzerinde davacının haczinden önce rehin ve çok sayıda yüklü miktarda hacizler olduğu, haciz tutanağı ile borçlunun işyeri ve ev adresinde toplam 11.200 TL'llk menkul haczi yapıldığı bunun dışında haciz kabil malının bulunmadığının belirlendiği, diğer haciz tutanaklarından ise borçlunun daha önce haciz yapılan adresinden ayrıldığı borçluya ait haczi kabil mal bulunamadığının tespit edildiği anlaşıldığından haciz tutanaklarının İİK'nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu- Borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmadığı-