Davacı tarafından "davalı borçlunun diğer davalı lehine düzenleyip icra takibine konu yaptığı 3 adet senedin mal kaçırmak amacına ve muvazaaya dayandığı" ileri sürülerek iptali için tasarrufun iptali davası açılabileceği- Tasarruf kavramı, borçlunun mal varlığını azaltıcı nitelikteki hukuki işlemleri ve hukuki fiilleri de içerdiğinden, davalılar arasındaki senet düzenleme fiilinin 'tasarruf kavramı' içinde olduğu, davacının bu tasarrufun iptal ettirmekte hukuki yararının bulunduğu-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca muvazaalı olarak yapılan temlik işleminin iptali talebiyle açılan davada, borçlu davalının alacaklısı olduğu icra takip dosyasında icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu kararın kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak, kararın kesinleşmiş olması halinde tasarrufun iptaline konu olabilecek geçerli bir icra takibinin dolayısıyla temlik işleminin varlığından söz edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 170/a-2 uyarınca icra takibinin iptaline karar verilmiş olduğundan, ortada geçerli bir icra takibinin bulunmaması ne­deniyle tasarrufun iptali davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davası, alacaklıya alaca­ğını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların şirket tarafından satılmış olmasının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı-
TBK. mad. 19'a dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, icra takibi nedeniyle alacağın tahsili için yapılan taşınmaz satışının geçersizliğinin sağlanmak istendiği, bunun ayni değil şahsi sonuç doğurduğu, davada muvazaanın ispatı halinde tapunun iptaline değil (kıyasen İİK. mad. 283/1 uyarınca) iptal ve tescil olmaksızın, dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Davalılar arasındaki tasarrufun borçtan sonra yapılmış olması nedeniyle davanın esasına girilerek anılan tasarrufun İİİK 278,279,280 maddeler gereğince İptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davaya konusu tasarrufların tarafı olmayan davalılar hakkındaki her iki davanın da "taraf sıfatı yokluğundan" reddine karar verilmesi gerektiği- Alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görüldüğünden, davacı-alacaklının, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların veya çeklerin keşide tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürmesi halinde, mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulması, borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanması gerektiği-
Davanın, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olduğu, bu tür davaların dinlenilebilmesi için diğer dava koşullarının yanında geçerli bir takip ve kesinleşmiş bir alacağın da varlığı gerektiği- Takip dosyasındaki alacak ile ilgili olarak, borçlu tarafından süresinde borca itiraz edildiğinden takip durmuş, alacaklı tarafından açılmış ve sonuçlanmış bir itirazın iptali davası da olmadığından takip konusu alacağın kesinleşmediği, bu durumda takip dosyası ile ilgili olarak tasarrufun iptali talebinin kesinleşmiş bir alacak bulunmadığından ön ko­şul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Şirkete ait borcun 23.01.2009 tarihinde doğduğu, şirket borcunu ödemeyince alacaklı aynı borcu yeni­den yapılandırarak bu kez 13.04.2009 tarihinde hem şirket yetkilisi hem de ortak­lar şahsi olarak bono düzenleyerek alacaklıya verdiği ve bu bono da ödenmeyin­ce dava konusu takip yapıldığı, bu durumda davaya konu borcun, 23.01.2009 tarihinde doğduğunun kabulü ile bu tarih­ten sonraki borçlu tasarrufları için iptal davası açılmasının mümkün olduğunun kabulü gerektiği-
Aciz vesikasının temyiz aşaması dahil yargılamanın her aşamasında tamamlanabileceği- Üç ayrı takip dosyasında; borçlulardan birinin takip ve ödeme emrinin tebliğ edildiği ev adresine haciz için gidildiğinde hacze kabil mal bulunamamış, diğer bir borçlunun evinde yapılan hacizde 1.310,00 TL değerinde ev eşyası haczedilmiş, diğer borçlunun ise adresten taşındığı tesbit edilmiş olduğundan, dava tarihi itibariyle borçlulara ait taşınmazların değerinin borcu karşılamadığı ve icra dosyasına göre borcu karşılayacak değerde malları olmadığı anlaşıldığından, aciz durumlarının bulunduğunun açık olduğu ve aciz halinin sabit iken mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-