Mahkemece,, davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın HMK'nun 150 maddesi gereğince müracaata bırakıldığı tarihten itibaren üç aydan fazla zaman geçtiği için açılmamış sayılmasına,davacının diğer davalılar aleyhine açtığı davanın davacının iddiasını ispatlayamaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun yaptığı zamanaşımı itirazı nedeni ile "icranın geri bırakılması" kararı verildiği anlaşıldığından, karar bu şekilde kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığı belirlenip, açılmış ve kesinleşmemiş ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Hüküm dairemizin ilamı ile sadece tazminat yönünden bozulmuş olup muvazaalı takip yönünden verilen iptal kararı onanmış olduğundan eldeki davada davalılar arasındaki muvazaalı takibe ilişkin tasarruf yönünden karar kesinleşmiş olduğu-
Sıra cetvelini şikayet ve muvazaa nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada; mahkemece, davalı alacağının teminatını teşkil eden ipoteğin süresinin dolduğu, dolayısıyla sona erdiği, ayrıca davalının alacağının gerçek olduğunu ispatlayamadığı gerekçeleri ile kabul kararı verildiği- Ne var ki, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nce onanan ve karar düzeltme talebi de reddedilen Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında, öncelikle davalı teminatını teşkil eden birinci derecedeki kanuni ipoteğin davacı bankanın iddia ettiği şekilde vadenin dolmasından bahisle kendiliğinden kalkmasının söz konusu olmayacağı ve muvazaya dair bir kanıt bulunamadığı gerekçesi ile Z. Bankasınca açılan ipoteğin terkinine veya iptaline ilişkin davanın reddedildiğinin anlaşıldığı- Bu durumda, mahkemece az yukarıda bahsedilen davanın tarafları, konusu ve verilen hüküm sonucu ve bu arada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği karar yerinde tartışılarak, öncelikle şikayet hakkında bir karar verilmesi, şikayet talebinin kabul edilmemesi halinde ise, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali isteminin değerlendirilmesi ve bu kapsamda olmak üzere gerektiği takdirde davalı yanca sunulan delillerin değerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisinin yerinde olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlanırken, alacaklının alacağının şeklen varlığı değil, gerçekliğinin de amaçlandığının gözardı edilmemesi gerektiği- Davalı üçüncü kişi, "davacı alacaklının borçluya, 400.000 TL ödünç para verecek kadar ekonomik gücü olmadığını, borçlu ile aralarında husumet olması nedeniyle icra takibinin başlatıldığını" belirterek "alacağın muvazaalı olduğunu" iddia ettiğinden, mahkemece gerekirse davacının alacağının dayanağının da açıklattırılarak takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı tartışılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda dava konusu tasarruf işleminin 25.4.2007 tarihinde, aciz belgesi yerine geçecek olan haczin ise 20.5.2011 tarihinde yapıldığı- Tasarruf hacizden 2 yılı daha aşkın bir süre önce yapıldığından İ.İ.K 278/1 maddesinin uygulama yeri olmadığı- Öte yandan davalı İ.'ın borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastını bildiği dolayısıyla kötü niyetli olduğu da ispatlanmadığından, davalı İ. yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosya içerisindeki bilgilerden, dava dayanağı takip dosyası ile ilgili olarak, borçlunun yaptığı itiraz nedeni ile takibin durduğu ve ........... Ticaret Mahkemesinin ............. Esas sayılı dosyasından itirazın iptali davasının açıldığı anlaşıldığından, mahkemece, anılan davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya borçlunun bir başka­sından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu, temlik işleminin iptali için açılan davada, temlik alanın, bu temliki gerektirir nitelikte ve boyutta borçludan alacağının olup olmadığının tespiti gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekeceği- Borcun doğum tarihinin kredi sözleşmesi ile aynı tarihi taşımakta olan senedin keşide tarihi olduğu, taşınmaz borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye daha önce satıldığından, davanın reddi gerektiği-
Dosya içerisindeki bilgilerden, dava dayanağı takip dosyası ile ilgili olarak, borçlunun yaptığı itiraz nedeni ile takibin durduğu ve .........Asliye Ticaret Mahkemesinin .......... Esas sayılı dosyasından itirazın iptali davasının açıldığı anlaşıldığından, mahkemece, anılan davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-