Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misil fark bulunmamakla birlikte dava konusu taşınmazın fabrika olduğu, fabrika binası ile birlikte bir kısım demirbaşların da borçlu tarafından davalı 3.kişiye satıldığı dolayısıyla davalılar arasındaki dava konusu tasarrufun İİK'nun 280/son madde kapsamında (ticari işletme devri) iptale tabi olması nedeniyle esas ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İİK . mad. 282 gereğince tasarrufun tarafı olan ve borçlu ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan dava dışı üçüncü kişinin davaya dahil edilmesi, dava konusu taşınmaz, davalı üçüncü kişi tarafından da satıldığından, davacı vekiline İİK. mad. 282 gereğince dava dışı son maliki davaya dahil edip etmeyeceği veya davayı İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminata dönüştürüp dönüştürmediği yönünden seçimlik hakkı hatırlatılarak öncelikle taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra dava önkoşulları yönünden incelenmesi, önkoşulların varlığı halinde de, dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasında, icra takibinin dava tarihinden sonra yapılmasının önemli olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkındaki icra takibinin varlığı yeterli olduğundan, iptal davasının esasına girilmesi gerektiği-
İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması gerektiği- Davalılar "dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşımına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini, davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri arasında ceza soruşturması bulunduğunu" belirterek "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı"nı savunmuş olduğundan, bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu davalının çok sayıda taşınmazına haciz konulduğu halde ancak bu taşınmazların davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı yönünde bir araştırma yapılmadığından, mahkemece borçlu davalının davacı tarafından haciz konulan taşınmazlarının değerinin belirlenerek, belirlenecek değerin davacının alacağını karşılaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, belirlenecek değerin borcu karşılamaması halinde ise davanın esasına girilmesi gerektiği-
Dava konusu tasarrufun borçlu tarafından değil, ortağı olduğu dava dışı limited şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davanın reddinin isabetli olduğu-
İptali istenen takipte alacaklının, daha önce borçlunun boşanma davasında tanık olarak yer aldığı ve takip süresince borçlunun hiçbir taşınır ve taşınmaz mallarının haczi için araştırma ve talep olmadan, doğrudan maaşı üzerine haciz konulması ve bu istemin dışında hiçbir talepte bulunulmayarak dosyanın işlemden kaldırılması halinde, takibin muvazaalı olduğunun kabulü gerekeceği-
İİK'nin 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında, davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesi gerektiği- Yapılan hacizde borca yetecek mal bulunamamış, daha sonraki hacizde ise adresin boşaltılmış olduğu görüldüğü, ancak borçlunun mal beyanında bulunduğu ve bir kısım malların bildirildiği nazara alınarak bu malların halen mevcut olup olmadığı ve mevcut ise borcu karşılayıp karşılamayacağı, ayrıca davalı borçlunun emsal bazı davalarda aciz halinin mevcut olduğunun kesinleştiği gözetilerek yapılacak incelemeye göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği, iflas erteleme talebinde bulunan borçlunun talebi "aktifinin pasifinden fazla olduğu" gerekçesi ile ret edilmiş olduğundan, tasarrufun iptali davasının kabulünün isabetsiz olduğu- Dava konusu bağımsız bölümlerin borçlu tarafından borcun doğumundan çok önce devredildiği anlaşıldığından, mahkemece davanın ön koşul yokluğundan reddi gerektiği-
Davanın, 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davalı ile borçlunun, birlikte iş yaptığı sabit olduğundan 6183 sayılı Yasa'nın 30.maddesine göre borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Arabaların satış bedelleri ile gerçek bedelleri arasında fahiş fark bulunduğundan, bu tasarrufların da yine 6183 sayılı Yasanın 28/2.maddesi gereğince bağış niteliğinde olduğundan iptale tabi olduğu-
Takibin mahkeme kararıyla iptal edildiği ve dosyanın işlemden kaldırıldığı bu halde dava konusu bu takip dosyası yönünden kesinleşmiş bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği, bu durumda anılan bu takip yönünden davanın dava şartı yokluğundan raddedilmesi gerektiği-